Gen Z Bilgi Çağında Emanetini İstiyor

Z Kuşağı ve Yeni İktidarın Kodları



Dünya’da son zamanlarda gerçekten çok garip olaylar oluyor. 20’li yaşlardaki insanların yönetimleri değiştiren tepkilerini izliyoruz. Çoğumuza bu, tarihte daha önce gerçekleşmiş olayların bir benzeri gibi gelebilir. Tarihte karşılaştığımız kitlesel hareketlerle aralarında paralellikler kurabiliriz. Nepal’den Fas’a yayılan bu kitlesel hareketleri, ilk bakışta sadece pastadan daha büyük pay isteyen bir neslin isyanı gibi görebiliriz. Sonuçta tarihi isyanlar da sistem içinde daha iyi bir paylaşım düzeni peşindeydi. Peki, bugünün gençliğinin sadece ekonomik adalet istediğinden emin miyiz? Yoksa, daha derin bir şey mi var?

Bana göre, bu bir paylaşım mücadelesinden öte, alışılmış egemen dünya görüşüne karşı bir başkaldırıdır. Bu başkaldırının özünde ise iktidarın kaynağını yeniden tanımlama isteği yatıyor.

Biz, insanlık tarihinde daha önce yaşanmamış, yeni bir düzenin ilk ayak seslerini duyuyor olabiliriz. Teknoloji çağının ilk temsilcisi olan Gen Z, şimdi eski nesilden ’emanetini’ istiyor. Bu emanet, artık geleneksel anlamda para, toprak ya da makam değil; otoritenin ta kendisi olan bilgidir.

Kuşaklar arası çatışma normaldir, ancak bu seferki farklı. Çünkü X kuşağı, YZ ve bilgi devriminin getirdiği yeni çağın kurallarını kavrayacak zamanı bulamadı. Teknolojinin hayatımıza kattığı muazzam hıza yetişmekte zorlanıyor. Her şey alıştığımızdan o kadar hızlı değişiyor ki, dijital göçmen dediğimiz analog çağın çocukları, gençlerin taleplerini kendi ‘eski kodları’ ile anlamlandırmaya çalışıyorlar. Bu yanlış yorum, çatışmanın şiddetini de yükseltiyor.

İşin doğrusu, benim de dahil olduğum X kuşağı, aradaki boşluğun karşı yakasında bir inşa sürecini görüyor ama bunu anlamlandıramıyor. Bu dijital göçmenler, taşıdığı geleneksel iktidar kodlarının çoktan hükmünü kaybettiğinin farkında bile değiller. Bugün yaşadığımız yoksulluk, adaletsizlik ve tüm siyasal karmaşa, büyük ölçüde eski kodlarla yönetilen bir dünyanın, yeni bir çağı yönetme beceriksizliğinden kaynaklanıyor.

Peki, iktidarın kaynağı olan bu ‘bilgi emaneti’ nedir? Ve Z kuşağı, bize hangi yeni öncelikleri dayatıyor? Bu sorular, konunun daha da derinlerine inmemizi sağlıyor.

Dikey Sıçrama: Nesiller Arası Kopuş ve Yeni İktidar

Bugün yaşananları anlamak için hikayenin biraz gerisinden, insanlık tarihinden başlamamız gerekiyor. Çünkü bildiğimiz anlamda bir şeyin devamını anlatmıyoruz. Yürüdüğümüz yolun sonunda karşımıza, bizi farklı yönlere yönlendiren bir kavşak çıkmıyor. İnsanlık, eski ve yeni çağı net bir şekilde ayıran sınıra ulaşıyor. Yolun sonunu gösteren bu sınıra ister bir uçurum deyin ister yüksek bir duvar ya da okyanusta yükselen bir kıta plakası.. Adı her neyse, yeni çağa geçişin bir sıçrama gerektirdiği sınırın eşiğindeyiz. Bu anlamda nesiller arası akan bilginin alıştığımız sürekliliği bir kesintiye uğramış durumda. Sanki insanlık, yatay seyreden yavaş bir gelişmenin ardından, yepyeni teknolojilerle dikey bir büyüme patlamasına girdi. X kuşağı, bu ‘bilgi patlaması’ manzarasına aşağıdan, tam olarak kavrayamadığı bir yerden bakmaya çalışıyor.

Bizler, binlerce yıldır edindiğimiz bilgiyi bir sonraki nesle aktaran, adeta birer veri taşıyıcısıyız. Kolektif hafızamızda, ateşten tekerleğe, sabandan elektroniğe, adım adım ilerleyen teknolojilerin oluşturduğu bir ‘yaşam doğrusu’ var. Bu yaşam doğrusunda ilk teknoloji ateş, bugün kullandığımız cep telefonunun içinde gizli. Bu verilerin aktarımında kuşaklar arasında bir çatışma her zaman yaşanmıştır. Bir tarafta elindekini kaybetmekten korkan tutuculuk, diğer tarafta Dünya’yı değiştireceğini düşünen hayalperestlik. Bu, bilginin yavaş ve kontrollü bir ‘kuluçka dönemi’ ile aktarılmasını sağlayan doğal bir düzendir.

Kopan Yaşam Doğrusu: Bilgi Emaneti ve Z Kuşağı

Ancak 21. yüzyılın başlangıcıyla birlikte dünya yepyeni bir döneme girdi. İnternet ve mobil devrim, milyonlarca yıllık evrim hızını çok hızlandırılmış bir tempoya soktu. Yapay zekayla birlikte, ürettiğimiz bilgi kabına sığmaz oldu ve bize yabancı yeni kavramlarla tanıştık.

İşte tam bu noktada, o kadim yaşam doğrusu kopuyor.

İnsanın zihni, şimdiye kadar saydığımız tüm teknolojilere hükmeden bir varlık olarak evrimleşmişken, karşısında kendinden daha zeki olabilecek yeni bir varlık buluyor. Mobil devrimle başlayan ve yapay zekayla yaşanan bu bilgi patlaması, X kuşağının büyük bir kesimini bir şoka soktu. Bu ani geçişi, kendi geçmişindeki bilgiyle açıklayamıyor. Kendi çocuğuna bakıp hafızasındaki anılarla bu durumu bağdaştıramıyor.

Emanet’in kimden kime devredildiği bilinemeyen bir karmaşanın içindeyiz. Oysa her düzen, mevcut baskın teknolojik bilgi çevresinde kurulur. Eğer baskın teknoloji sabansa, düzenin kurucuları toprağı elleriyle işleyenler değil, sabanı kullanabilenler olur. Bugün de Z kuşağının bir parçası olduğu, onlara yabancı gelmeyen yeni teknolojiler çevresinde yepyeni bir anlayış hakim oluyor. Kopan bağ, yeni düzlemde Z kuşağı ile sonraki kuşaklar arasında yeniden kuruluyor.

Gen Z isyanları dünyayı sallıyor.
Z Kuşağı bugün değişimin öncüsü durumunda. İktidarlar, eski yönetim kodlarıyla bu değişimi anlamlandıramıyorlar.

Gen Z, bizler gibi hayatının büyük kısmını birbirinden uzak bir dünyada yaşamadı. Onlar, bir tuşa basarak dünyayla bütünleşebildiği bir zamanın içine doğdu. Yani yeni tarihi onlar yazıyorlar. Ve Gen Z, bu yeni düzenin fiili egemeni olarak yeni kodlarla yazılmış otoriteyi, yani bilgi emanetini, talep ediyor.

Z Kuşağı: Yeni Düzenin Fiili Egemenleri

Yaklaşık olarak 1997 ile 2012 yılları arasında doğan Z kuşağı, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir deneyime sahip. Teknoloji çağının ilk temsilcileri olan bu kuşak, geçmişin dünyasına, yetişkinlerin kendilerine nasıl baktıklarını gözlemleyerek anlam yüklediler.

Şunu bir düşünelim: 20. yüzyıl ve öncesinde 100-150 yıl süren dönüşümleri, biz bugün sadece 30 yıllık kuşak farkıyla açıklamaya çalışıyoruz. Bu otuz yılda gerçekleşen teknolojik sıçramalar, en hafif benzetmeyle binlerce yıl sürecek bir evrimi 21. yüzyılın başından bu yana yaşadığımızı gösteriyor.

Bu hızlandırılmış evrim, kuşaklararası bilgi aktarımının zincirini koparan ana nedendir. Örneğin, şehirler arası telefon görüşmelerininin bir operatör aracılığıyla yapıldığı dönemleri hatırlayalım. Bir telefon görüşmesi için saniyeleri hesapladığımız dönemleri düşünün. Ben, bunu odasında bilgisayar başında başka ülkelerde hiç tanımadığı insanlarla oyun oynayan çocuğuma nasıl anlatabilirim? Ben, hafızamı, evlerde elektriğin olmadığı zamanları yaşayan insanlarınkine yaklaştırarak onlarla bir bağ kurabilirim. Oysa daha 1980’lerin başında izlediğimiz TV programlarının siyah-beyaz olduğunu, çocuğumdan hayal etmesini nasıl isteyebilirim? İşte bu kişisel kopukluk, milyonlarca yıllık evrim hızının bir nesilde sıkışmasının küçük bir yansımasıdır.

Bugün en yaşlısı 30’una yaklaşmış olan bu genç insanlar, tam zamanlı dijital dünya dışında hiç yaşamadılar. Akıllı telefonlar ve yüksek hızlı internet onlar için bir araç değil, benliklerine işleyen bir varoluş biçimi oldu. Bizler bu dünyaya yabancılaşırken, onlar zihnen de sürekli çevrimiçi kalarak gerçek anlamda dünyanın dijital yerlisi oldular.

Ancak Yapay Zeka (YZ) hayatımıza girdiğinde, bu teknoloji eski kuşağın “yaşam doğrusu” üzerinde cisimleşmedi. YZ, geçmişimizin devamı olan şimdiki zamana ayak uydurmak yerine, geleceğe ait düşüncelerimizin ilerisine sıçradı. Böylelikle zaman, yaşlı kuşağın uzanamayacağı bir yerden başlangıç yaptı. Yaşlı kuşak, iktidarın kaynağı olan bu yeni bilgiyi kavrayacak zamanı bulamadığı için devre dışı kalırken, Gen Z, bu yeni değerlerin ve yeni otoritenin doğal temsilcisi haline geldi. İşte mobil devrimle başlayan bu çağ, yeni kuşakla eski arasındaki ortak algıları böyle temelden değiştirdi.

Z Kuşağı (Gen Z) Profili: Dijital Yerliler, Pragmatik Gerçekçiler

Evrim önce zihinlerde başlar. Teknolojiyle değişen çevre, algılarımızı yeniden şekillendirir. Uyum gösterebilenlerin algıları çeşitlenirken, ayak uyduramayanlar çevrelerini sonuç üretemeyecek şekilde sorgular ve nihayetinde bu bilgi akışının dışında kalır.

Bugün ortak algıları temelden değişmiş iki kuşak var yeryüzünde. Bu iki kuşak arasındaki uçurumun alıştığımızdan daha büyük olduğunu gösteren araştırmalar mevcut. Örneğin Amerika’da yapılan bir araştırmada Gen Z, ülkenin sorunlarını çözmek için siyasi liderlikte kuşak değişiminin gerekli olduğuna inanıyor. Genç neslin büyük kısmı, yaşlı nesil iktidardan çekilene kadar sorunların çözülmeyeceğine inanıyor. Çünkü yönetenler bakıyorlar ama görmüyorlar, işitiyorlar ama zihinsel sağırlıklarından dolayı gençlerin taleplerini sadece gürültü olarak algılıyorlar.

Yönetenlerin zihinsel körlüğünü ve sağırlığını somutlaştırmak için bu gençlerin dünyaya bakış açısını anlamak yeterlidir. Gerek ebeveynler gerekse de yöneticiler, Z kuşağının tembel ya da iş beğenmez olduğunu düşünüyorlar. Oysa onlar, dünyaya çok farklı bir açıdan bakıyorlar. Hayatın anlamını bizden farklı, belki de daha derinden kavradıklarını düşündüren tutumları var. Her şeyin maddeyle ölçüldüğü bir dünyada, işe anlam katmanın hem çalıştıkları yerin değerlerine hem de işin kendisine katkı sunduğunun farkındalar. Bu sebeple işyerlerinde katılımcı oldukça iş dünyasını da yavaş yavaş dönüştürüyorlar.

Gen Z Makul Olanı İstiyor

İşyerindeki demokratikleşme talepleri, aslında dünyadaki adalet ve eşitlik taleplerinin bir yansımasıdır. Yaşanan tüm karmaşanın altında adaletsizlik ve eşitsizliğin olduğunu bu kısa hayatlarında gözlemlemişler. Dünya kaynaklarının şu anki nüfusun çok daha fazlasını besleyeceğinin farkındalar. Bu sebeple tek seferlik şanslarını iyi kullanmak istiyorlar. Bu yüzden hayatın farklı yönlerini keşfedecek maddi olanaklar ve esnek kariyerin peşindeler. Bu görüşe ben de katılıyorum. Herkes çalışmanın erdeminden bahsediyor ama kimse adil bölüşümün kutsallığını konuşmak istemiyor.

Bunun yanında, teknoloji çağının önlerine büyük fırsatlar sunduğunun farkındalar. Bu yüzden üniversiteyi hayatlarından çalınmış bir zaman olduğu görüşünü savunan çok fazla insan var. Bilgiye anlık erişim sağlayan bir çağda, diplomanın gerekliliğini sorguluyorlar.

İklim ve ekonomik ayrımcılık gibi konularda duyarlılıkları yüksek. Irkçılık gibi insan doğasına hiç uymayan bir düşüncenin son bulacağı bir yüzyıla giriyoruz belki de. Din ve maneviyat konularında ise, dinin ahlak, bilgi ve maneviyatlarına etki boyutunu gözetiyor, kadercilikten uzak bir duruş sergiliyorlar.

Bu bağlamda soyut ideolojiler ve partizanlık yerine, hayatlarını somut olarak iyileştirecek sonuçlara odaklanıyorlar. Onlar, kimsenin askeri, hiçbir ideolojinin aparatı olmak istemiyorlar. Onlar için siyaset, ideolojik bir mücadeleden çok, işleyen bir sağlık sistemi, iyi bir eğitim ve uygun fiyatlı bir ev anlamına geliyor. Bu sebeple geleneksel hiyerarşileri, merkezi liderliği ve katı kuralları reddediyorlar. Lidersiz, anonim (GenZ 212 gibi) ve hızla mobilize olmalarını sağlayan teknoloji aracılığıyla örgütlenebiliyorlar.

Dünyanın Mevcut Durumu: Güven Krizi ve Büyük Ayrışma

Peki, dünyanın giderek büyüyen en etkin nesli Z kuşağının karşısında, yöneten durumdaki insanların durumu nedir?

Durum, beklentilere ve özelliklere sahip Z kuşağının, dünyanın mevcut haliyle keskin bir şekilde çarpıştığını gösteriyor. Öncelikle, dünya genelinde popülist liderlerin yükselişi ve artan politik kutuplaşma, gençliğin hükümetlere ve siyasi partilere olan güvenini kökten sarstı. Yalan haberler ve sosyal medyada yayılan dezenformasyon, Z kuşağının güvenebileceği klasik bilgi kaynaklarına güveni sıfırlıyor. Bu durum, onlarda her şeyi sorgulama ve kendi gözleriyle görme ihtiyacını artırıyor.

Ayrıca ebeveynlerinin ve diğer insanların yüksek borçluluk, iş güvencesizliği ve artan barınma maliyetleriyle mücadelesi, politik söylemlerin gerçeklikle ne kadar zıt olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, pandemi sonrası yükselen küresel enflasyon, Z kuşağının geleceğe dair kaygılarını derinleştirdi. Birçoğu, ebeveynlerinden daha kötü ekonomik koşullarda yaşama ihtimaliyle yüzleşiyor. Gençler, çok çalışmanın artık otomatik olarak başarı veya yükseliş getirmediğini çok net görebiliyorlar. İyi bir gelecek adına aldıkları eğitim, yüksek bir borç yükü ve mezuniyet sonrası işsizlikle sonuçlanabiliyor. Politikacıların işliyor dedikleri sistem, onlara güven vermeyen ve tek taraflı çalışan bir şebekeden başka bir şey değil.

Son olarak, Gen Z, iklim değişikliğinin etkilerini en somut şekilde yaşayacak olan nesildir. Bu, onlarda “harekete geçilmesi gereken son nesil” olma baskısını yaratıyor. Bu durum, pasif kalan iktidarlara karşı duyulan öfkeye dönüşüyor. Ayrıca, özgürlüğüne son derece düşkün bu nesil, artan gözetimi, dijital ayak izi ve kişisel verilerin kullanımını, yaşam alanına bir müdahale olarak görüyor.

İşte hızlandırılmış evrimin getirdiği bu yeni bilgi ve değer seti, iktidarların eski kodlarla yönettiği bu çarpık dünyayla karşılaştığında, patlaması kaçınılmaz olan çatışmayı tetikliyor.

Yazıyı Zihin Karmaşası podcastinden dinleyin


Yönetenlerin Zihinsel Sağırlığı ve Körlüğü Çatışmanın Şiddetini Yükseltiyor

Benim de dahil olduğum X kuşağının anılarında geçmişte yaşadığımız yokluklar hâlâ çok taze. Belki aynı acılara yeniden katlanabiliriz ama aynısını Z kuşağından beklemek hata olur. Her değer gibi acının anlamı da bu nesil için farklı tezahür ediyor. Yöneticilerin iş yapış şekli, sorunlara buldukları çözümler, onların zihinlerinin kabul edebileceği şeyler değil.

Siyasetçiler eski bilgi ve tecrübeleriyle, yeni çağın sorunlarına çözüm bulabileceklerini sanıyorlar. Yetersiz beceriye ve bilgiye sahip bu insanlar, yeteneklerini ve tecrübelerini çok daha yüksek görme eğilimindeler. Siyasetçiler, sahip oldukları sınırlı bilginin, konuyu tamamen anlamaları için yeterli olduğunu düşünüyorlar. Ancak sorun da burada başlıyor. İşler artık eskisi gibi yürümüyor. Yöneticilere ters gelen bu bakış açısı onları endişelendiriyor ama asıl endişeyi gençlerde onlar yaratıyor.

Bu zihinsel körlüğü, Türkiye’de ve dünyada sıklıkla gözlemliyoruz. Bugün ülkemizi yönetenler, teknoloji çağında algıları yöneterek sorunları gizleyebileceklerine inanıyorlar. Teknolojik imkanların buna izin verdiğini kabul ediyorum. Ancak aynı imkanların, teknoloji kurtları olan Z kuşağının elinde çok başka bir silaha dönüştüğünü görememek, en hafif tabiriyle gerçeğin farkında olmamaktır.

Dünyanın merkezinde kendini görmeye devam eden ve sürekli inkârcı bir tutum sergileyen bu zihniyet, aslında iflas etmiştir. Gençler, sosyal medya ve Discord gibi teknolojilerle tüm bilgi merkezlerini birleştirirken, bunun tersinde ısrar etmek sadece aymazlıktır. Yönetenler, herkesin bildiğini yok sayarak başlarını kuma gömüyorlar. Boşluğa “yolsuzluk yok” söylemleri atan yöneticiler, gelen yankının genelin düşüncesi olduğunu sanıyorlar. Oysa hamasi nutukların ve inkârların, bilgiye anlık erişimi olan zihinlerde zerre karşılığının olmadığını bilmeliler.

İşte bu bağlamda, Gen Z’nin pragmatik ve şeffaflık arayan doğası ile eski kuşağın güvenilmez, eşitsiz ve krizlerle dolu mevcut durumu yönetme anlayışı arasındaki bu gerilim, onların protesto ve aktivizmini kaçınılmaz kılmaktadır. Bu durum, ‘yeni bir zihniyetin iktidara gelişi’ tezinin temelini oluşturur. Artık gençlik, mevcut sistemin sunduğu vaatlere inanmıyor ve çözümü bizzat kendisi, kendi araçlarıyla talep ediyor.

Z Kuşağı Dünyayı Sallıyor

İki kuşağın profilleri arasındaki fark, bize Arap Baharı’ndan Nepal ve Fas’a uzanan başkaldırıların doğasını anlamamıza yardımcı olabilir. Her bilgi ve algı farklılığı, aradaki uçurumu kapanmayacak şekilde açıyor. Bugün Gen Z, okyanuslarda kendi adaletini arayan dijital korsanlara benziyor. Özellikle yolsuzluğun ve adaletsizliğin çok olduğu ülkelerde değişimin ilk işaretlerini alıyoruz.

Arap Baharı, baskıcı rejimlerin dayattığı geleceğe gençliğin verdiği ilk cevaptı. Tunuslu Muhammed Buazizi’nin kendini yakmasıyla başlayan olaylar, sosyal medyanın etkisiyle neredeyse bütün Kuzey Afrika’ya hızlıca yayıldı. On yıllarca ülkelerini yöneten Hüsnü Mübarek ve Muammer Kaddafi gibi yıkılmaz görülen yönetimler, adeta bir kağıttan kale misali çöktü. Yöneticilerin afalladığı yer tam da burasıydı: Bildiklerinden çok daha büyük, muazzam bir kolektif zekanın aralarında bir hayalet gibi gezdiğini anlamadılar. Duyulmadıklarını ve görülmediklerini düşünseler de artık her şey duyuluyor ve görülüyordu.

Gen Z protestoları iktidarları deviriyor.
Z kuşağı, bugün dünyayı sallıyor. Tepkileriyle yönetimleri değiştirebiliyorlar.

Ancak her değişim, doğası gereği sancılı olur. Bugün yine yolsuzluğa, eşitsizliğe ve bilgi körlüğüne karşı Z kuşağı, Filipinler’den Peru’ya kadar ikinci başkaldırısını sergiliyor. Bu sefer isyanlar, bölgesel değil küresel bir yayılımın işaretlerini taşıyor. Bu kuşağın elinde teknoloji, yönetimlerin elindekilerden daha güçlü bir silaha dönüşüyor. Discord ve sosyal medya, eski yönetimler üzerinde bir atom bombası etkisi yaratıyor. Bugün Nepal’de, liderin belli olmadığı bir kitle, cumhurbaşkanının kim olacağına karar verebiliyor. Normalde güçlü ülkelerin kontrolü altında kukla yöneticilere alışığızdır. Ancak gençlerin tercihi, bu sefer seçilen insanın itibarını Dünya önünde yükseltiyor. Bugünkü cumhurbaşkanı, dürüst ve yolsuzluğa bulaşmamış olduğu için iktidara geliyor.

Infographic: Where Gen Z Protests Are Rocking the World | Statista

Bu tablo bize, ayaklanmaların küresel bir sorun olduğunu gösteriyor. Statista

Ancak buradan, gelişmiş ülkelerin rahat olduğu anlamı çıkmamalı. Çünkü Z kuşağının isyanı sadece ekonomik değil, aynı zamanda bilgi ve anlam isyanıdır. Bu kuşak, tıpkı Filistinde olduğu gibi, ortak hassasiyette buluşabilir. Bir soykırım karşısında inançların ve politik engellerin, insan olmanın ortak paydasında erimesi gibi, adalet ve eşitlik gibi evrensel değerler de gençleri buluşturur. Gelişmiş ülkelerdeki gençlik, ekonomik olarak görece daha iyi durumda olsa bile, kurumsal ikiyüzlülüğe, iklim krizindeki eylemsizliğe ve kariyerin anlamsızlığına karşı aynı zihinsel başkaldırıyı sergilemektedir. Bu nedenle “yeni zihniyetin iktidara gelişi” tezi, coğrafyadan bağımsız, tüm dünyayı kapsayan bir tehdit veya bir fırsat sunuyor.

Son Sözler

Gen Z tanımının önündeki ‘Gen’, generetion anlamını taşıyor. Ama gelin görün ki bir ironi olarak insanlığın mutasyona uğramış halini de temsil ediyor aslında. Mutasyon, artık eskiyi bünyesinde barındırmaz. Yavaş başlayan bu değişim hücrelere sirayet ettikçe katlamalı bir şekilde hızlanır. Ve eski ne kadar dirense de yeninin çehresinde yerini alır.

Bugün dünyada yaşanan ayaklanmaların bulaşıcı etkisi, tarihte olanlardan daha yüksek ve küresel etki yaratabiliyor. Sağlanan anlık iletişim, aynı duygu ve düşünceleri paylaşanları anında isyanın içine çekebiliyor. Bu, cesur genç insanların cesaretini daha da artırıyor. Kendini ispat etme çağındaki bu insanlar için başkaldırılar onlara bir fırsat sunuyor. “Onlar yapabiliyorsa, biz neden yapamayalım?” diye kendilerine soruyorlar.

Yaşam yüzünü her zaman yaptığı gibi yine yeniye çeviriyor. 21. yüzyıl, insanlığın, ezberlerdeki eski düzenden çok daha farklı bir yapıya yol aldığının işaretlerini veriyor. Yöneticiler bütün hukuki tedbirleri, bütün askeri ve polisiye önlemleri alsa da havada ilerleyen titreşimlere engel olamaz. Gen Z’nin ellerinde sihire dönüşen teknoloji, onlara yeni söylem ve direnme metodları sağlar. İktidarlar bütün kapıları kapattığını düşünse de onlar yenilerini açarlar. Geleneksel medya veya hükümetin inkâr etme çabaları, anlık görüntüler ve canlı yayınlarla çürütülür. Tüketimden gelen güçlerini kullanarak iş hayatını dizayn ederler. Sosyal medyada anlık duyurular ve kısa süreli vurucu eylemlerle polisi öyle bir yorarlar ki, güvenlik güçleri en sonunda devre dışı kalır. Gözaltına alınanlara hukuki destek sağlamak ve temel ihtiyaçları karşılamak için kendi aralarında para toplarlar. Hatta öyle ki, sanal sendikacılık ve isyanlarda kullanılacak geçici sanal bankacılık gibi kavramları hayatımıza sokabilirler. Kısacası iktidarların en sevmediği şeyi, teknolojik örgütlenmeyi başarabilirler.

Z kuşağının protestoları, sadece sokaklarda yükselen bir umut mücadelesi değil. Bilginin hükmettiği bir çağda, henüz devredilmemiş olan emanetin kaçınılmaz bir talebidir.

Yöneticiler hukuki kapıları kapatabilir. Ancak iktidarların gerçek kaynağı, artık ne askeri güçte ne de kasalardaki paradadır. Artık iktidar, bizzat teknolojik örgütlenmeyle kurulan bilgi zincirinin kendisidir. Gen Z’nin eylemleri bize bunun doğru olduğunu gösteriyor.


Not: Yazıyı Zihin Karmaşası podcastinde dinleyebilirsiniz.