Teknoloji Cinsiyet Ayrımcılığını Bitiriyor.
Kadın Öne Çıkıyor!
Teknolojideki gelişmeler, tarihte toplum hayatında değişmelere sebep olmuştur. İlk çağdan bu yana insan teknolojiyi kullanarak hayatının akışını değiştirmiştir. İlk insanlar tekerleği bularak daha çok eşyayı daha hızlı taşımıştır. Ateşi bulduğunda avladığı hayvanların etini pişirerek yemiş ve değişen beslenme alışkanlığı insan yapısını değiştirmiştir. Sanayi devrimi ile yeni sosyal sınıflar oluşmuş ekonomik ve siyasi yapı değişmiştir. Bugün yaşadığımız teknoloji devrimi de kendi değişimini beraberinde getirmektedir.
Evrimde güçlü olanın hayatta kaldığı düşünülür çünkü gücü kasta ararız. Ama gerçek olan, uyum sağlayabilenin hayatta kaldığıdır. Bilginin çok hızlı ulaşıldığı ve öğrenmenin bu kadar kolay olduğu bir çağda eski yöntemlerle devam etmeye çalışanlar elimine olur.
İnsan, yeni çağa uyum sağlayabilmek için cinsiyet ayrımcılığı sorununu çözmelidir. Teknoloji, kadının ekonomik bağımsızlığını sağlamasında fırsatlar sunmakta, kadınlar da bu fırsatları değerlendirmektedir. Bugünkü bilgi çağında tüm nüfusun üretime katılması dünyayı daha özgür yapar.
Kadınlar aslında tarihte kendilerinden alınan haklarını geri istemektedirler. Sorunu doğru tespit edebilmek için ayrımcılık ve iş bölümü tanımlarına bakarsak cinsiyet ayrımcılığı kavramını daha iyi anlayabiliriz.
Ayrımcılık: Herhangi bir geçerli neden olmaksızın, fiili ya da kendilerine atfedilmiş olan özellikleri sebebiyle, insanların eşit muamele görmedikleri haksız durumlar.
İşbölümü: Bir toplumsal üretim düzeni içindeki değişik görev ve hizmetlerin, toplumun üyeleri, kümeleri arasında karşılıklı bağımlılık ilişkileri içinde bölünmesi.
Ayrımcılığın tanımında erkeğin üstün olduğu anlamı çıkar. Biyolojik olarak sperm, döllenebilir yumurtayla birleşip cinsiyet belli olur. Ana rahminde başlayan hayat, cinsiyetine bağlı olarak kendi doğal sürecinde ilerler ve dünyaya gelir. Burada nasıl bir üstünlük olabilir?
Bu tanımlara göre sorun işbölümünün yanlış yapıldığı ya da yeni bir işbölümünün gerekli olduğudur. Bu durumun nasıl eşitsizliğe evrildiğini anlamak için tarihin ilk dönemlerinden günümüze kadın-erkek ilişkilerini tartışalım.
Eşitsizlik Yerleşik Hayatla Başladı.
İlk çağlarda hayat şartları erkeğin avcılık kadınların ve çocukların bitki ve meyve toplamasını gerektiriyordu. Tarımı bilmeyen bu topluluklar küçük gruplar halinde kaya sığınakları ya da mağaralarda yaşardı. Besin kaynaklarını ve av hayvanlarını takip ederek iklim şartlarına göre konar göçer yaşamak zorundaydılar.
İlkçağ topluluklarında kadın ve erkek eşitti. Kararlar ortak alınırdı. Av ve hayatta kalabilmek için diğer gruplarla mücadele kaba kuvvet olan erkeğe, toplayıcılık ve düzen, yumuşak güç olan kadına düşmüştür.
İlkçağlarda doğanın dayattığı bir işbölümü vardı. Bu eşitsizlik değil, hayata devam edebilmek için doğanın kadın ve erkeğe verdiği üstünlüklerin akılcı bir organizasyonudur. Dik duran insan, ellerini kullanarak teknoloji üretebilmiş, kadın ve erkeğin akılcı uyumuyla bir bütün olarak yaşam mücadelesini kazanmış ve türünü egemen kılmıştır.
Tarımın öğrenilmesi göçebeliğin bitmesine, yerleşik hayata geçilmesine dolayısıyla nüfusun artmasına sebep oldu. Eşitsizlik, artan nüfusu beslemek ve yeni yerleşim yerleri kazanmak için yapılan savaşlarda erkeğin ön plana çıkmasıyla başladı.
Savaş ve diğer kaba güç gerektiren işlerde erkek bir gerekliliktir. Erkek gerektiğinde ölür ve öldürür. Erkeği farklı kılan, risk alabilme yeteneği ve cesaretidir. Maalesef medeniyetler barış ortamında kurulmadı. Bugün rahatını sürdüğümüz uygarlık kurulurken insanlık çok acılar çekti. Yaratılan medeniyetin getirdiği refahtan savaşları kaybedenlerde faydalandı.
Aileyi kendi türü de dahil dış tehlikelerden korumak, onların güven içinde olmalarını sağlamak erkeğin görevi olmuştur. Erkekteki kaba gücün toplum hayatında törpülenmesi ve yumuşaması gerekir. Bu da merhamet, şefkat ve zarif düşünceler karşısında mümkündür. Kaba kuvvet, doğanın kadına verdiği bu üstünlük ve sezgi gücü karşısında boyun eğer. Toplumun ve medeniyetin devamı kadının ve erkeğin bu uyumu sayesinde mümkündür.
Doğadaki canlı hayat, birbirini tamamlayan bir denge üzerine kurulmuştur ama doğa değişmez değildir. Tabiat, şu anda yaşadığımız dönemde olduğu gibi sürekli bir değişim içinde kendisini yeniler.
Dünyada 8 milyar insan yaşamakta ve bunun yarısı kadın. Bu da 4 milyar farklı bakış açısı demek. Dünya bu bakış açısını yok sayamaz. Ülkeler, kadınları sosyal ve ekonomik hayata dahil etmezse rekabet güçlerini koruyamaz.
Bugünkü dünya, sadece tek bir cinsin kararıyla yönetilebilir olmaktan çok uzak. Teknoloji, insanlara fırsatlar sunarken yeni bir işbölümünü de gerekli kılıyor. Ülkelerin inovasyon yapması, nüfusun tümünün yeni değerler yaratmasıyla mümkün.
Kadınların ekonomik olarak özgür olmaları tüm dünyanın özgür olmasını sağlar. Daha çok üreten ve katılımcı olan kadın, dünyadaki bir çok sorunun çözümünü hızlandırır. Üreterek gelir adaletsizliğini azaltır, adil bir işbölümüyle erkeklerin iş yükünü hafifletir ve özgür olan erkekle kadın başka yaratıcı faaliyetlerde bulunur.
Kadın Kendini Keşfediyor!
Tarihte, dönemin doğası gereği anaerkil toplumlar olmuştur. Amazonlar, kadınlardan oluşan savaşçı bir ırktı. Kleopatra’nın en son kraliçe ve firavun olduğu Mısır’da kadına çok önem verilirdi. Mısır’da Mut, Anadolu’da Kybele en büyük tanrılara denk tanrıçalardı. Roma, kendi efsanesinin kökenini Tanrıça Kybele’de aramıştır.
Teknoloji, makineleşmeyle kadın ve erkek arasındaki kas gücü farkını kapatmaktadır. Artık savaşların makineler tarafından yapıldığı, sadece sahada değil siber alanda da savaşların olduğu bilgi çağındayız. İnsansız savaş uçağını bir kadın kontrol edebilir. Yine bir kadın çok iyi bir hacker olup siber savaş uygulayabilir. Belkide yaşadığımız teknoloji çağında doğa kadını öne çıkarıyordur ve gelecekte yine anaerkil toplumlar olabilir.
Bilim ve tekniğin gelişmesi doğum kontrol yöntemleriyle hamileliği denetleme ve engelleme yollarını çeşitlendirdi. Artık çok çocuk doğurmak kadının kaderi değil. Kadının kendi bedeni üzerinde daha fazla söz sahibi olması anne-baba olmanın anlamını da değiştirdi. Kadın ve erkeğin ortak kararı ile dünyaya getirilen çocuğun arzu edilen bir çocuk olması ona beslenen duyguları daha da anlamlı hale getirdi. Daha çok sevgi gören çocuk daha nitelikli bir toplumun devamı için kritiktir. Çocukların bakımının devlet tarafından güvenceye alınmasıyla kadının mesleki gelişimi önündeki engeller hızla ortadan kalkmaktadır.
Rakamlar Farkın Kapanmaya Başladığını Gösteriyor.
Dünyada kadın erkeğe nazaran daha az hakka sahip. Her ne kadar ilerlemeler olsa da açığın kapanması için yapılması gereken daha çok şey var.
Gelişmiş ülkelerde fark çok azalmış olsa da az gelişmiş ülkelerdeki açık, dünya genelinde durumu kötüleştiriyor.
Kadınlara kanunla sağlanan eşitlikler sayesinde daha çok kadın iş hayatına katılmakta ve yöneticilik pozisyonlarına yükselmekte. Kadınların iş hayatında sürekli olmaları ve çoğalmaları politik yapıyı da etkilemekte. İş hayatından politik liderliğe yükselen çok sayıda kadın lider var.
Kadınların hakkının kanunla korunması rahatsızlık verebilir ama bazen işlerin düzelmesi için devletlerin ön alması gerekir. Ortak bilincin yükselmesi, yasa olmadan da birçok değişimin benimsenmesini sağlamıştır.
Women Business and the Law 2023 endeksi ortalaması 77,1 olarak açıklandı. Dünyada sadece OECD ülkelerinin 14 ünde erkekler ve kadınlar ölçülen 8 alanda eşitliği sağlamış durumdalar. Bu alanlar:
- Hareketlilik
- İşyeri
- Ücret
- Evlilik
- Ebeveynlik
- Girişimcilik
- Servet
- Emeklilik

Bu, 2,4 milyar çalışma çağındaki kadının eşit ekonomik şartlara sahip olmadığını gösterir. 176 ülke tam bir ekonomik katılımın sağlanması için gerekli yasal düzenlemeleri hala yapmadı. Nüfusun yarısının üretime katılmadığı ülkelerde ekonomik ve sosyal gelişme olmaz.
Kadınlar finans sektöründe kariyerlerini daha rahat geliştirmekteler. Kuralların daha net çizildiği sektörlerde daha başarılılar. Ama risk alınması gereken sektörlerde henüz yeterli sayıda kadın yönetici yok.
1960 tan bu yana 59 ülkede en yüksek yönetici kademelerinde kadınlar olmuş. O zamandan beri 77 kadın, ülkelerindeki en yüksek mevkilere gelebilmiş.

2023 yılına girerken, 2022 yılında İtalya ve Honduras’ın seçilen ilk kadın başbakanları da dahil olmak üzere 15 ülkede kadınlar ülkelerini yönetiyorlardı.
Kadınların çoğu uzun süre ülkelerini başarıyla yönetebildiler. Angela Merkel Almanya’yı, İndira Gandhi Hindistan gibi bir ülkeyi 16 yıl başarıyla yönetti. Bunlar artık bir zamanlar sadece erkeklere atfedilen bazı özelliklerin kadınlar tarafından da taşınabildiğini gösterir. Yani erkeklere tanınan bu özellikler bir üstün cins olmasından değil bu işlerin hep erkekler tarafından binlerce yıllık işbölümünün sonucu olmasındandır. Çağın getirdiği yeni bölüşüm ihtiyacı, kadınları kritik mevkilerde daha çok görmemizi sağlayacaktır.
Kadınlar ve erkekler arasındaki gelir farkı da yavaş yavaş kapanmaktadır.

2015-2023 arasındaki ölçümlerde daralmanın az olması, aynı zorluk ve yeteneklerin beklendiği işlerde bile hala kadın işgücüne karşı güçlü bir direnç olduğunu gösterir.
Sonuç
Cinsiyetler arasındaki eşitsizlik nispi iyileşmelerle giderilmeye çalışılsa da yeterli değildir. Kadının ekonomik ve sosyal hayata katılması erkeği daha da özgürleştirir. Erkek, taşımasına gerek olmadığı birçok riski kadınla paylaşabilir.
Yaşadığımız çağ kadının daha ön plana çıkmasını sağlıyor. Değişime uyum sağlayabilen, kurumlarını yenileyebilen ve algıları açık olanların dışında kalanlar evrimin temel kuralı olarak tasfiye olur. Binlerce yıllık düşünce yapısını değiştirmek kolay değildir ama evrim çalışmaya devam eder. 100 yılda geleceğimiz noktaya son 20 yılda geldiğimizi düşünürsek bu dönüşümün çok da uzun sürmeyeceği bellidir.
Kaynakça:
Server Tanilli………………….Yaratıcı Aklın Sentezi
Jean-Jacques Rousseau………..Emily
World Bank ……………………Women Business and the Law 2023
Statista…………………………..Global Status of Women
Geri bildirim: Paylaşarak Geleceğin Dünyasına Bir Tuğla Koy. – Monolog