Mastodon

Monolog

Kişisel görüşler, düşünceler ve deneyimler. Her şeyin dönüştüğü bir çağda söyleyecek bir şeyim var.

Tarih

Çin’in Süper Güç Olması Neden Engellenemez?

Bugün Çin ile Batı arasında tarihten gelen bir güç mücadelesi yaşanıyor. Batı ile Doğu arasında üretilen zenginliğin temelinde önemli bir fark var. Batı üretemediği teknolojiyi gerekirse zorla alır. Bu konuda stratejik aklı Doğu’dan üstündür. Ancak özellikle Çin, belki kültürel inançlarının daha esnek olmasından, deneyimlerinden bir öğrenme yöntemi geliştirebilmiştir. Bu nedenle her zaman ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmede dünyaya yön verir.

Çin, 1949 yılında Komünist Parti’nin iktidara gelmesiyle tarihinde 5. birliğini kurmayı başarmıştır. Daha önce oluşturduğu siyasi birlikler, ekonominin nüfusu taşıyamaması ve dış müdahaleler yüzünden çökmüştür. Ne var ki yaşadığımız teknoloji çağında Çin’in nüfusu büyük avantaj yaratıyor. Bunun yanında Çin, tarihi boyunca teknoloji üreten bir medeniyet olarak yeniliklere en kolay adapte olabilen ülkelerin başında geliyor.

Çin, Dünya’nın İlerlemesinde Önemli Bir Yere Sahiptir.

Sürekli büyüyen ve gelişen bir dünyada yaşıyoruz. Bilgimizin boyutu o kadar büyük ki artık evrenin ötesine uzanıyoruz. Teknolojinin tarihini anlamadan nasıl bir gelecek yaşayacağımız hakkında bir fikrimiz olmaz. Bunun için geçmişte bilginin oluşması ve bugüne aktarılmasında liderlik eden medeniyetleri bilmemiz gerekir. Çin, tarihte geleceği yönlendirmiş en önemli 7 medeniyetten biridir.

Çin, insanlığa çok sayıda yenilik kazandıran, dünyanın yaşayan en eski kültürleri arasındadır. Bugün yaşadığımız zenginlikte Çin’in binlerce yıl önce dünyaya kazandırdığı buluşların çok etkisi var. Sonuçta kullandığımız teknolojinin ve ekonomik modelin binlerce yıl evvel Çin’de filizlendiğini söylersek yanılmış olmayız.

Tarihte Çin’in defalarca birliğini kurmayı başarmasına rağmen aynı başarıyı merkezi yapısını yaşatmakta gösteremediğini görüyoruz. Bunun sebepleri arasında tarihi ve sosyal sebepler bulunmaktadır. Eğer ileri sürdüğmüz sav, Çin’in yakın gelecekte çok kutuplu bir dünyada süper güçlerden biri olmasıysa, bunun neden böyle olacağını göstermemiz gerekir. Bunun yolu, tarihin nasıl aktığını incelemekle olur. O zaman bizde önermemizi, Çin’in tarihten gelen süper güç olma hakkı bulunduğunu, aynı metodla inceleyerek kanıtlamaya çalışalım.

Çin İlklerin Medeniyetidir.

Çin tarihinin MÖ 1500’lerde başladığı söylenir ama yerleşik hayatın daha erken başladığını gösteren kanıtlar vardır. Birincisi, MÖ 6500 yılında ilk pirinç Çin’de Yangtze Deltasında evcilleştirilmiştir. Ayrıca dünyada tarımı ilk benimseyen 2 bölgeden birisi Çin’dir. Bunu da bereketli hilal Mezopotamya’dan bağımsız yapmıştır. Buna ek olarak domuz MÖ 5500, tavuk MÖ 5000 yıllarında evcilleştirilmiştir.

Tarımın gelişmesi yerleşik hayatı da geliştirmiş ve toplumda hiyerarşik yapının oluşmasını sağlamıştır. Bununla beraber ticaret büyümüş ve ilk ihtilaflar ortaya çıkmıştır. Anlaşmazlıklar ticaretin gelişmesi sonucunda artmış ve ilk hukuk kuralları düzenlenmiştir. Neticede MS 5. yy’da Çin’in ilk ceza kanununu benimsemesi, o dönemde toplumsal hayatın geldiği düzeyi gösterir.

Bunun yanında, nüfusun artmasıyla inanç dünyasında da karmaşık yapıya rastlıyoruz. Kâhinlerin hayvan kemiklerini ateşle parçalayıp açarak kehanette bulunduğunu gösteren bulgulara rastlanmıştır.

Kehanet için kemiklerin üzerine yazılan sorular, Çin sayı sisteminin ve Çin yazısının ilk örnekleridir. Ayrıca Çin yazısı, Maya ve Mezopotamya çivi yazısıyla beraber dünya üzerindeki özgün 3 yazıdan biridir. Çin yazısının diğer dil ailelerinden farkı, fonetik değil anlamsal olmasıdır. Böylelikle alfabe, sese dönüşen harflerden değil, anlam taşıyan belli sembollerden oluşur.

Bir karakterin aşağı veya yukarı bakması farklı anlam taşır. Bu durum, aynı harflerin Hint-Avrupa dil ailesi gibi her ülkede farklı seslerle ifade edilmesini engeller. Tam tersi, sembollerin herkes için aynı anlama geldiğini gösterir. Böylece Çin, kendi kültürünü yayabilmiş ve bilgi birikiminin sürekli olmasını mümkün kılmıştır.

Ekonomik yapıya baktığımızda çok farklı bir durum görmüyoruz. Adam Smith’den 2000 yıl evvel serbest piyasa koşulları Çin’de vardı. MÖ 3.yy’da toprak sahipliği özel mülkiyete dayanıyordu. Bu, Avrupa ve Akdenizden farklıydı ve MÖ 2. yy’a gelindiğinde mülkiyet hakkı iyice yerleşmişti.

Çin Kültürü ve Devlet Geleneği

Tarihte bilinen ilk Çin devleti Shanglardır. O dönemde çok devletli bir yapının olduğu 1928’de keşfedilen AnYang yerleşiminde belli oluyor. Bunu, ittifak evlilikleri ve klan bağlarıyla birbirine bağlı yaklaşık 33 devletin olduğunu gösteren yazılardan anlıyoruz. Shanglar bunlar arasında öne çıkan en önemli devletti.

Çin’in merkezi bir devlet olma geleneği vardır. Bu gelenek, ülkeyi yöneten farklı hanedanlıkların binlerce yıldır, güçlü bir merkezi otoritenin ülkeyi birleştirmek ve istikrarı sağlamak için gerekli olduğuna inanmasıyla oluşmuştur.

Çin Binlerce Yıldır Teknoloji Üreten Bir Medeniyettir.

Çinliler ilk dökme demiri Avrupa’dan 2000 yıl önce kullanmıştır. Yine Çin’in Avrupa’dan 1000 yıl önce ilk asma köprüyü yaptığını okuyoruz. 1845 yılında Amerikan Çelik Sanayi’nin Çin’den danışmanlık alması, bu sektördeki liderliğinden dolayıdır.

Çin'de asma köprü
Çinde ilk asma köprüler. Resim Yu Yige

İpek endüstrisi, MÖ 14. yüzyıla kadar uzanır ve ilk ipekböceği o dönemde evcilleştirilmiştir. Metrelerce ipek lifi yapacak dokuma ipliğine o dönemde dünyada sadece Çin sahipti. Üstelik ipek, sadece seçkinlerin tercih ettiği pahalı bir üründü. Batı’nın ipeğe talebinin çok olduğunu düşündüğümüzde sadece bu üründen yaratılan zenginliğin büyüklüğünü tahmin edebiliriz.

O dönem, Avrupa ve Çin arasındaki ticaret daha çok Çin’in lehineydi. Öyle ki, Batı ve Çin arasında neredeyse tek taraflı bir ticaret vardı diyebiliriz. Bu, Çin’in yüksek teknoloji üretmesi nedeniyledir. Bunun sonucunda kaliteli ürün üretebilmiş ve zenginliğini arttırmıştır. Bu anlamda Çin’in o dönemde Avrupa’da bir masal ülkesi olması şaşırtıcı değildir.

Bu zamana kadar öğrendiğimiz, Batı’nın her zaman üstün teknoloji ürettiğidir. Ancak tarihte böyle teknoloji üreten ve Batı’yı da etkileyen bu kültür, yüzyıllar boyunca gizli kalmıştır. Bu gücün yeniden uyanması belki de gelecekte çok heyecan verici bir hayal gücünü göreceğimizin işaretidir. Neticede Çin teknoloji şirketlerinin geldiği nokta, bunun böyle olacağını gösteriyor.

Çin, Dört Defa Birliğini Kurmayı Başarmıştır.

Hanedanlıkların merkezi bir otoriteye inanmaları, aralarında sert mücadeleler yaşanmasına sebep olmuştur. Böylece her hanedan, Çin Birliği’ni kurmak için diğerlerine üstünlük kurmaya çalışmıştır. Bunun sonucunda aralarında bitmeyen mücadeleler yaşamışlardır.

Çin’in en büyük avantajı nüfus ve toprak büyüklüğüdür. Bu durum avantaj gibi görünür. Oysa zaman ilerledikçe tarım arazilerinin yetersiz kalması, artan nüfusu beslemekte sorun yaratmıştır.

Çin,dört defa birliğini kurmasına rağmen kurduğu birliği yaşatamamıştır. Yine de ilk birliğin kurulduğu günden bugüne kadar Çin, dünyaya yenilikler kazandırmaya devam etmiştir.

İlk Birlik Kuruluyor.

Çin, ilk birliğini MÖ 221 de Qin Hanedanlığı zamanında kurdu. Kurulan birlik 400 yıl sürmüş ve Han Hanedanlığı zamanında altın çağını yaşamıştır. Daha sonra yaşanan iç çatışmalar ve taht kavgaları birliğin bozulmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda MS 220’de merkezi otorite çökmüştür.

Hanlardan sonraki 400 yıl boyunca Budacılık toplumda çok önemli değişimlere sebep olmuş ama Çin, eski kültürüne bir daha dönememiş.

Çin yine MS. 589 yılında Sui Hanedanlığı zamanında ikinci birliğini kurmayı başarmıştır. Yeni merkezi otorite, 907 yılında çökene kadar hanedanlar arasında el değiştirmeler olmuştur. Tang Hanedanlığı bunlar arasında en önemlisidir. Tang Hanedanlığı döneminde Çin, fikir ve sanatta önemli ilerlemeler kaydederek 2. altın çağını yaşamıştır.

Bu dönemde tehditlerin kuzeyden gelmesi idari yönetimin kuzeyde kurulmasına neden olurken tarımın yapıldığı güneyde yerleşik hayat oluşmuştur. Bu durum ilk başlarda hayati bir sorun yaratmıştır. Bir devlet yapılanmasında idari kurumlar ve yerleşik düzen arasındaki mesafe çok olursa, bir saldırı gerçekleştiğinde askerin seferber edilmesi ve bölgeler arası tahıl nakliyatı çok zor gerçekleşir. Çin bu sorunu, o dönemde dünya tarihinin en önemli mühendislik hareketiyle çözmeyi başarmıştır.

Sui imparatorluğu döneminde Çin, 587-608 yılları arasında, Sarı ırmak ile Wei nehir vadilerini Aşağı Yangtze’ye kadar uzatmıştır. Sonrasında Loyang’dan kuzeyde Pekin’e doğru kanallar ve nehirler ağı inşa etmiştir. Böylelikle Kuzey ve Güney Çin’i birbirine bağlamayı başarmıştır.

Çin Yeniden Deniyor.

960 yılında Songlar 3. birliği kurmayı başarmış ve Moğol istilasına kadar merkezi yönetimi korumuştur. Çin, askeri başarısızlıklar yaşasa da bu dönemde ekonomik olarak haleflerine göre daha başarılı olmuştur. Çin’in Song Hanedanlığı döneminde refah seviyesi önceki dönemlere göre daha yüksektir.

Moğolların 1271 yılında Çin’i istila etmesiyle 3. birlik de çökmüştür. Bu dönemde Kubilay Han, Yuan Hanedanlığı adıyla Çin’i yönetmiş ve inkar etse de zamanla Çinlileşmiştir.

Moğollar zamanındaki yıkım çok büyük olmuştur. Birincisi, nüfus 115 milyondan 85 milyona gerilemiştir. İkinci olarak, Songlar zamanında yapılan olağan üstü bütün altyapı çökmüştür. Bu en az nüfusun gerilemesi kadar kötü bir etki yaratmıştır. Çin, yüzyıllarca mücadele edip elde ettiği tüm kazanımlarını kaybetmiştir. Üstelik, kendisini süper güç yapacak dönüşümü ve siyasi birliğini sağladığı sırada bu felaketle karşılaşmıştır.

Ming Hanedanlığı Döneminde Çin, Dünyanın En Büyük Devletiydi.

1368 yılında Moğolları deviren Ming Hanedanlığı zamanında Çin, 3. altın çağını yaşamıştır. Bu dönemde deniz ticareti gelişmiş, toplum ve kurumlar güç kazanırken kamu görevlileri İmparator karşısında güç kaybetmiştir.

16. yy’da nüfus 80 milyondan 160 milyona çıkmıştır. O dönemde Pekin, 672 bin nüfusuyla dünyanın en kalabalık şehriydi. 17. yy’da devlet bankalarının yerine özel bankalar kurulmuş, tekrar kağıt paraya dönülmüştür.

Yeniden nüfusun ileriki dönemlerde sorun olduğunu görüyoruz. Tarım arazileri yetersiz kalmaya başladıkça iç karışıklıklar da artmaya başlamıştır. Ming Hanedanı da diğerleri gibi benzer sorunla karşılaşmış ve bunun sonucunda çıkan isyanlara direnememiştir.

1644 yılında Minglerin yıkılmasıyla merkezi otorite çökmüş, yerine gelen Qing Hanedanlığı döneminde yönetim Mançu ve Çinliler arasında paylaşılmıştır. 18. yy’da nüfusu 330 milyona ulaşan Çin, tartışmasız o dönemde dünyanın en büyük devletiydi.

Çin’in her çözülme döneminde en büyük sorunlarından birisi nüfus olmuştur. 18 yy’da en kalabalık toplum da olsa nüfus, tarımın taşıyabileceğinden fazlaydı. Neticede yeniden nüfusun artması 19. yy’da başlarına büyük bela olmuştur. Bunun sonucunda Beyaz Lotus gibi örgütler köylü ayaklanmalarını kışkırtmıştır. Buna ek olarak İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası’nın afyon ticaretini serbest bırakması için zor kullanması ve bunu mecbur etmesi, iç karışıklıkları arttırmıştır.

Modern Çin’in Kurulması

1850’de artık altyapı çökmüş, zenginlik yitirilmiş ve çok sayıda insan ölmüştür. Bu yıllarda Birleşik Devletler ve Avrupa, Çin’in iç karışıklığından faydalanmak istemiş ve bunu başarmıştır. İlk olarak zorla tek taraflı anlaşmalar yapılmış ve afyon ticareti serbest kalmıştır. Bunun sonucunda Batı ülkeleri de her türlü ticari ayrıcalığı kazanmıştır. Eğer iç karışıklık olmasaydı, böyle bir kara gücünü yenmenin çok güç olduğunu belirtmeliyiz.

Bu dönemde Qing yönetimi yine başarılar kazansa da Çin eski gücüne kavuşamamıştır. Çinliler utanç anlaşmalarını bu dönemde yapmış, ülkede afyon ticaretini İngilizlerin askeri müdahalesiyle serbest bırakmıştır. Bunun devamında Hong Kong İngilizlere ve Makau da Portekizlilere bırakılmıştır.

1911’de Xinhai ayaklanması Çin Cumhuriyeti’nin kurulmasına sebep olmuştur. Bunun devamında 2000 yıllık imparatorluk 1912 yılında imparatorun tahttan indirilmesiyle sona ermiş ve Modern Çin Tarihi başlamıştır.

Çin’in bir döngü içinde tarihi tekrar yaşadığını görüyoruz. 1850- 1949 yılına kadar yaşanan politik karışıklık tüm tarihinin kopyası gibi. Merkezi yönetimin taht kavgaları ve iç karışıklıklarla yıkılmasını birliğin yeniden kurulması izliyor. Bir askeri gücün etkili olmasıyla kargaşa sona eriyor ve bunun sonucunda bozulan birlik yeniden kuruluyor. 1949 yılındaki Mao’cu olay, bahsettiğimiz eski köylü devriminin devamı niteliğindedir.

Süper Güç Olma Yolculuğu Modern Çin’le Başladı.

Çin, her zorlukta dönemin çok ötesinde bir hayalgücüyle çözümler bulmuştur. Yaşadıkları zorlukları aşmak için neyi yapmaları gerekiyorsa onu yapmışlar. Nasıl bir devlet aklı oluşturduklarını yeniden dirilmelerde görürüz.

Çöken altyapıyı yeniden kurmak ve kaybedilen toprağı yeniden üretmek için nüfus değişimi yapmışlar. Buna ek olarak göçmenlere toprak bağışlanmasına, vergi muafiyetinden ağaç dikimine ve ormanların geri kazanılmasına kadar akla gelen her politika denenmiştir.

1950’den 1980’e kadar Çin ekonomisi her yıl %10 büyüdü. Bununla birlikte dönem içinde eğitim gören nüfus 2 kat arttı. Bunun sonucunda 1980’nin başında temel endüstrileşme bitmiş ve üzerine yeni yapının inşa edilmesi kalmıştı. Hemen devamında devlet yavaş yavaş açık piyasa şartlarına geçmeye başladı. En nihayetinde komünler, ürünlerini serbest piyasada satabildiler. Sonuçta Komünist Parti, 14. yy’da Minglerin yaptığı gibi dünyanın en büyük devletini yarattı.

Biraz uzattığımı biliyorum ama olayın hangi yöne doğru ilerlediğini anlamamız açısında bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Avrupa ve ABD, Çin’i zorlayacak bölgesel anlaşmalar yapsa da bunlar taktik hamleden öteye gitmez. Eğer Çin, tarihte merkezi yönetimini 4 defa kurup bunu başaramadıysa bu hiç başaramayacağı anlamına gelmez. Çin, tarihinden ders alan ve başlangıç noktasını hep eskinin önüne koyarak devam eden bir toplum olma özelliğini korumuştur.

Bunun yanında çağın rüzgarı da Çin’in arkasından esmektedir. Tarih boyunca teknoloji üretmiş bir toplumun, yaşadığımız Teknoloji Çağı’nı benimsemesinden daha mantıklı bir şey olamaz. Nüfusunu, sadece tarımla değil ürettiği teknolojiyi dışarı satarak da besleyebilmektedir. Geçmişte her çöküşün temel sebebi olan bu sorunların artık gerçekleşme ihtimali yoktur.

Çok Kutuplu Bir Dünya İyidir.

Çin, 1950 yılından itibaren yıllık ortalama %10 büyüyen bir ekonomi. Bu büyümesini hiç aksatmadan sürekli hale getirmeyi başardı. Bir ülkenin gelişmiş sayılması için en az 10 yıl hiç ara vermeden %7’nin üzerinde büyümesi gerekir. Çin’in bunu on yıllarca %10 dolayında gerçekleştirmesi ender rastlanır bir başarıdır.

Çin, 2008 global krizinde bu büyümesini sürdürerek dünyanın erimesini engellemiştir. Ayrıca Çin’in bir süper güç haline gelmesi, dünyanın önemli sorunları olan nükleer silahsızlanma, ticaret ve iklim değişikliği gibi konularda önemli işbirliği sağlar. Bir ülkenin süper güç olabilmesi, dünya meseleleri hakkında söyleyecek sözünün olmasına bağlıdır. Bu bağlamda çevre ülkelerle güçlü ilişkiler içinde olması, süper güç olmanın ilk koşuludur. Tayland ve Vietnam gibi çevresindeki ülkelerle arasında sorunlar olabilir. Ancak Çin, bölgesinde kendisine danışılan ve güvenilen bir ülke durumundadır.

Bu durum Çin’in dünya meseleleri üzerinde karşıt görüşler söylemesini, fikirlerinin kabulünü olanaklı kılar. Bağımsızlığın ve gücün ilk kabulü çevresinden gelir. Bir sonraki adıma geçmek için arka bahçenizin huzurlu olması gerekir.

Sonuçta Çin’in yükselmesi çok kutuplu bir dünya yaratır. Tek süper devletin baskın olduğu dünyada bugüne kadar doğu bastırılmıştır. Yeni dönem, Sovyet-ABD çok kutuplu dünyasından farklı olur. O dönemde süper güçlerin oyun alanı Avrupayken bugün Çin’in yükselmesiyle tüm dünya oyuna dahil olmaktadır. Bu da çok seslilik demektir.

Sonuç

Çin’in yükselmesi, dünyada demokrasiye zarar vermeyeceği gibi gelişmesine de katkı sunar. Çin’in tek parti yönetimini benimsemesi, onun ruhuna uygun bu anlayışı destekleyen bir tarihi olmasındandır.

Çin, varolduğundan beri 5000 yıldır hanedanlıklar arası iktidar mücadelesi yaşamıştır. Çin’e demokrasi konusunda akıl verenlerin yönetim tarihi Çin kadar eski değildir. Bu sebeple 500 yıl önceye kadar derebeylikle yönetilen ve gelişmişlik düzeylerine sömürerek ve dünyayı 2 defa yakarak gelenlerin verdikleri akıl çok samimi değildir. Bu yüzden kendi yönetim anlayışlarını diretmek belki de Çin için uygun değildir. Neticede herkes ruhuna uygun yönetimi hak eder.

Buda ve Konfüçyüs öğretisini sindiren bir toplumun, demokrasi diretenlerden alacağı bir şey yoktur. Belki de bu öğreti, bunu direten ülkelere bir terapi olur.

Biraz iyimser düşünürsek Çin’in bir süper güç olarak ortaya çıkması, Yunan Medeniyeti’nin de etkilendiği Doğu düşüncesinin artık dünya tarafından bilinmesini sağlar. Böyle olması, dünyanın düşünce sistemine ve maddi zenginliğine çok büyük katkı sunar.

Bugüne kadar sadece Batı düşüncesinin hakim olduğu düşünceleri benimsedik. Ne var ki ondan daha eski ve onun oluşmasında etkili Doğu maneviyatı hep saklı kaldı. Dünyanın yarısının isim olarak bildiği bu düşünce sistemini tanımamız, belki de dünya barışına da olumlu yansır.

Anlatmak istediğim, tarihin yatağında akan suyun debisi çok güçlü. Bu sebeple önüne set çekemezsiniz. Batı, eğer Çin’i tehdit olarak görüyorsa onu ancak sahada yenerek süper güç olmasını ERTELEYEBİLİR ama engelleyemez.

Kaynaklar:

China Highlihts……..https://www.chinahighlights.com/travelguide/culture/china-history.htm

Open Stax………https://openstax.org/books/world-history-volume-1/pages/5-1-ancient-china

Clive Ponting……..Dünya Tarihi

Hakan Tanar

Hakan Tanar, 1971 yılında Adana’da doğdu. Evli ve 2 çocuk babası. 30 yıl satış ve pazarlama sektöründe çalıştı. Satış temsilciliğinden üst düzey yöneticiliğe kadar farklı kademelerde görev yaptı. Kendi işini kurarak perakende sektöründe 8 yıl faaliyette bulundu. Edindiği en büyük tecrübe öğrenmenin hayat boyu sürdüğüdür. Yazmaya olan isteği ve öğrenmeye duyduğu merakı kendisinde kişisel blog kurma fikrini geliştirdi. Bilim, edebiyat, tarih ve felsefeye ilgi duyuyor. Bugün ilgi duyduğu konular hakkında bildiklerini ve öğrendiklerini Monolog’da paylaşıyor.