Mastodon
Teknoloji

Elektrikli araçlar, Ford ve Edison’un bıraktığı yerden devam ediyor.

Daha hızlı ve etkin ulaşım modern şehir hayatının yarattığı stresi azaltmada çok önemli bir faktör. Bu nedenle ulaşım, hayatımızda kritik öneme sahip. Ayrıca kaliteli ulaşım canlı bir ekonominin devamı için de önemlidir. Her teknoloji, daha az maliyetle hayatımıza değer katarken yaşam kalitemizi de yükseltir.

Hayat kalitemizin artması aynı zamanda temiz bir çevrenin varlığına da bağlıdır. Karayolu ve havayolu araçlarının karbon salınımından dolayı çevreye olumsuz etkisi olduğunu biliyoruz. Özellikle elektrikli araçların iklim değişikliğindeki paylarını düşünürsek havacılık sektörünün karayolu taşımacılığından daha fazla karbon salınımına sebep olduğunu bilmeliyiz.

Eğer bir teknoloji çağı yaşamıyor olsaydık bile elektrikli araçlara geçiş yollarını arayacaktık. Teknoloji çağı kadar iklim şartları da bizi bunu yapmaya mecbur bırakıyor. Neyse ki teknoloji bu geçişi rasyonel hale getirerek daha çok bedel ödemeden bunu yapmamıza imkan veriyor.

Elektrikli arabanın tarihi

İlk elektrikli otomobil 1881 yılında üretilen ve bataryalarla çalışan üç tekerlekli bir bisikletti. 1882 yılında batarya ağırlığı arttırılarak menzili 15-40 km’ye kadar çıktı. Yaklaşık 1,5 Kwh batarya gücüyle saatte 15km/saat hız yapabildi. O dönem için batarya, benzinden çok daha ucuz bir enerji kaynağıydı.

1900 yılına gelindiğinde elektrikli otomobiller enerji verimliliği açısından benzinli arabalara göre daha avantajlıydı. Mesela buharla çalışan otomobiller 1 litre benzinle yaklaşık 2,5 km yol alırken benzinli araçlar yaklaşık 5 km mesafe gidiyordu. Buna karşılık elektrikli otomobiller ise aynı enerjiye denk gelen bir bataryayla 75 km yol alıyordu. Ne var ki elektrikli araçlar, 3 galon benzine eşdeğer bir bataryayla yaklaşık 30 kwh enerji depoluyordu. Arzu edilen menzil için bu yetersizdi. Üstelik yakıt ikmali de saatler sürüyordu. Benzinli araçların üstünlüğü de burada ortaya çıkıyordu. Benzinli otomobillerin enerji depolama kapasitesi elektrikli araçlardan çok daha yüksekti.

Henry Ford, New York Times’a 1914 yılında şu demeci verdi.

“Bir yıl içinde umarım elektrikli otomobilin üretimine başlayacağız. Bir yıl sonraki şeyler hakkında konuşmayı sevmiyorum ama size planlarım hakkında bir şeyler anlatmaya hazırım.

Gerçek şu ki Bay Edison ve ben birkaç yıldır ucuz ve uygulanabilir bir elektrikli otomobil üzerinde çalışıyoruz. Arabalar deneysel amaçlarla üretildi ve artık başarıya giden yolun açık olduğundan memnunuz. Şu ana kadarki sorun , yeniden şarj edilmeden uzun mesafeler boyunca çalışabilecek hafif bir depolama bataryası oluşturmaktı . Bay Edison bir süredir böyle bir pil üzerinde deneyler yapıyor.”

100 yıldan fazla bir süre önce Henry Ford ve Thomas Edison, tamamen elektrikle çalışan bir araba üzerinde birlikte çalıştılar. Her ne kadar otomobil çağının başında elektrikli otomobil yaygın olsa da uzun vadede içten yanmalı motorlu taşıtların (ICEV) üstünlüğüne dayanamadı .

Batarya, alternatif yakıt olamadı.

Yüz yılın başında elektrikli araçların üretimi benzinli arabalardan önce oldu. Elektrikli otomobiller, başlarda gürültülü ve çoğu zaman güvenilmez olan benzinli otomobillerle iyi bir şekilde rekabet etti. Ne var ki 1912’ye gelindiğinde ABD piyasasında 33.000 elektrikli araca karşılık yarım milyondan fazla benzinle çalışan araba vardı. Elektrikli araçların sessizlik, temizlik ve güvenilirlik açısından belirgin avantajları olsa da bunlar benzinli otomobillerin karşısında belirleyici olamadı. Elektrik ve benzin maliyetleri enerji depolamanın karşısında nispeten önemsiz kaldı.

Akülerde depolanan elektriğe kıyasla, bir arabaya 100 kat daha fazla enerji sağlayacak benzini koyabilirsiniz. Ayrıca geçmişte olduğu gibi bugünde bataryalar benzin deposuyla karşılaştırıldığında hala pahalı bir enerji depolama seçeneğidir. Bu sebeple 20. yy başlarında elektrikli araba fiyatları 2000 ila 3000 dolar arasındayken benzinli otomobillerin fiyatı 1000 dolar civarındaydı.

Teknolojinin hızlı ilerlemesi elektrikli araçaların da daha çok üretilmesini ve fiyatların nispeten ucuzlamasına sebep oldu. Son yıllarda e mobilite yavaş yavaş toplu taşıma, lojistik ve bireysel araçlarla kayda değer bir artış gösterdi. Üstelik elektrikli araçlar sadece geleneksel araçların alternatifi değil aynı zamanda yaşadığımız çağın yeni değerlerinin de sembolüdür. 

Elektrikli araçlar ve ekonomik yapı

Her toplumun ekonomik faaliyetleri 3 yapı üzerinde yükselir. Bunlar iletişim, enerji ve mobilitedir. Yaşanan her teknik devrimle beraber bu yapılar çağın ruhuna uygun şekilde değişir. Sanayi devriminden sonra mobilite, içten yanmalı motorla çalışan arabalarla yapıldı. Teknoloji devrimiyle beraber arabalar elektrikli ve sürücüsüz araçlara dönüşüyor.

Teknoloji devrimi, birçok sektörde olduğu gibi elektrikli araçta da dünyadaki yarışı yeniden başlattı. Bir zamanlar dünya devi olan markalarla rekabet etmek zordu. Ne var ki yeni çağ, benzinli otomobilin sonunu getirirken birçok ülke kendi markasını yaratma şansını yakaladı.

Teknoloji devrimi herkesin kendi değerini yaratabileceği yeni bir dönemi başlattı. Bu anlamda dünyanın en büyük markaları dahil herkes yeni bir yarışın başlayacağı start çizgisinde yerini aldı.

Bir zamanlar en büyük marka olan Mercedes ve BMW gibi markalardan daha değerli bir Tesla var artık. Türkiye de bu fırsatı iyi değerlendirerek kendi markası TOGG’u yaratmayı başardı.

Elektrikli araba: Yeni düzenin sembolü

Elektromobilite’nin birçok boyutu vardır. Bu boyutların başında elektrikli araçların sembolik anlamı gelir. E mobilite, teknolojinin getirdiği yeni bir iş fırsatı değil teknoloji devriminin simgesidir.

Çağın da değişmesi içten yanmalı motorları çağdışı bir duruma getiriyor. Bu sebeple elektrikli otomobiller insanların şimdilik tercih edeceği bir alternatiftir. Sonuçta yakın gelecekte herkes elektrikli araba sahibi olacaktır.

Bir başka boyutu ise iklim değişikliği gibi nedenlerin yaşam biçimimizi değiştirmesidir. Bunların başında da araba sürme alışkanlıklarımız geliyor. Çevresel faktörlerle beraber sosyal ve ekonomik şartlar hepimizin gündeminde. İklim değişikliğinin getirdiği yeni koşullar hepimizin üzerinde toplumsal baskı kuruyor. Öyle ki elektrikli araçlarda olduğu gibi bu bir trend haline geliyor. Teknoloji devrimi bizi her konuda olduğu gibi araba beğenisi ve sürme alışkanlıklarımız konusunda da kendi kabulleri içine alıyor.

Son boyut olarak teknolojinin ucuzlamasıyla elektrikli araç üretimi de ucuzluyor. Üretimin artması tüketicilerin elektrikli araçlara erişimini kolaylaştırıyor. Hacim geliştikçe istihdam artıyor. Bunun sonucunda pazarlama imkanları gelişiyor ve yeni finansal enstrümanlarla elektrikli araç sahibi olmak kolaylaşıyor. Devletler de buna sübvansiyon ve vergi avantajlarıyla destek oluyor.

İş dünyası, elektrikli araçlara klasik bir iş modeli olarak bakmamalıdır.

Bir araba alırken seçimi kendimiz yapıyor görünebiliriz ama gerçek öyle değil. Birçok gelişmiş ülke en geç 2035 yılında içten yanmalı motorlu araç üretimine son verecek. Bu sebeple iş dünyası bunun sadece kâr/zarar boyutunu düşünmemeli. Kendi kontrolü dışında da birçok faktörün bu işin içinde olduğunu bilmeli. Kendi bakış açısını buna uygun bir şekilde yenilemeli. Öyle ki e-mobilite, devletlerin de politikalarını buna uygun şekillendirdikleri sistemik bir yeniliktir. Her teknolojik devrim sembollerini de değiştirdiği için bunun dışında olma şansımız yok.

Son yıllarda e-mobilitede dikkat çekici gelişmeler oluyor. Şirketler hala deneyerek ve başarısızlıklardan ders alarak bir model arayışındalar. Ne var ki şirketlerin teknolojiden kârlı bir şekilde faydalanmasını sağlayacak iş modellerinin bulunması pazarın da büyümesini sağlar. Bunun yanında tüketicinin elektrikli araçları benimsemesinde de önemli rol oynar. Yeni bir bakış açısına bugünden yarına sahip olmak zordur. Sonuçta 100 yıllık iş yapış şekli bazı şirketlerde 3. kuşağa kalıtsal olarak geçmiş durumda. Bu sebeple 100 yıllık katı bir bakış açısını 10 yılda değiştirmek kolay değildir.

Henry Ford’la başlayan devrim kendini elektrikli arabalarla yeni bir eşiğe taşıdı. Sektörde hala bazı zorluklar olsa da elektrikli araçlarla alakalı farkındalık gittikçe artıyor.

Elektrikli araçlar ve benimsenmesi için yapılan finansal kolaylıklar

Bugün dünyada elektrikli araçların sadece dağıtımı değil üretiminin de artması hedefleniyor. Elektrikli araçların benimsenmesi için farklı politikalar uygulanıyor. Şu anda e-mobilite daha çok devletlerin inisiyatifinde ilerliyor. Bu sebeple uygulanan politikalar bölgesel farklılık gösterebiliyor. Örneğin Çin ve Avrupa, teşvikleri hafif elektrikli otomobillerden ağır taşımacılık ve şarj gibi alanlara kaydırıyor.

Çin başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde dahil dünyada rekabet hızla artıyor. Devletler, sektörü karbondan hızla arındırıyor. Mesela Amerika’da Ağustos 2022’de kabul edilen Enflasyonu Azaltma Yasası (IRA) , Temiz Enerji Ekonomisi hedefine ulaşmak için çeşitli vergi teşvikleri ve finansman programları içeriyor. Bu programlardan biri de elektrikli araçların benimsenmesinin hızlandırılmasıdır .

Şubat 2023’te Avrupa Birliği Yeşil Anlaşma Sanayi Planını onayladı. Plan, ilgili projelerde ilerlemeyi kolaylaştırmak için dört maddeden oluşuyor. Bunlar hızlı bürokrasi, mali desteklere hızlı erişim, becerileri geliştirmek ve güçlü bir tedarik zinciri için açık ticareti kapsıyor.  Buna ek olarak Mart 2023’te Çin’in kritik mineraller üzerindeki hakimiyetine önlem olarak Kritik Hammaddeler Yasası’nı da hazırladı.

En çok hangi ülkenin elekrikli araçları benimsediği sorulsa bu kuşkusuz Norveç olurdu. Öyle ki 2020 yılında Norveç’te kayıtlı elektrikli araçların %52’si binek otomobil , %20’si ise şarj edilebilir hibrit elektrikli araçlardan oluşuyordu. Bunun nedenleri arasında ucuz elektrik ve vergi muafiyeti gibi bir çok teşvik edici uygulama var. Bunlar arasında en önemlisi, devletin sunduğu altyapıya paralel olarak sağlanan kredi kolaylıklarıdır. Sağlanan finansal avantajlar tüketicilerin elektrikli araçlara erişimini kolaylaştırmaktadır.

Elektrikli araç satışalrında  en çok kredi kolaylığı sağlayan ülkeleri gösteren tablo
Elektrikli araç satışlarında tüketicilerin krediye ulaşımı ülke şartlarına göre değişiyor. Statista

Asya’da ise Hindistan, yerli pil üretimini arttırmak amacıyla teşvik poılitikalarını çeşitlendiriyor. Mesela 2021 yılında bu konuyla alakalı 2 milyar doların üzerinde ek bütçe oluşturdu. Bu teşvikler, önümüzdeki yıllarda 4 tekerli elektrikli araçların satışında daha hızlı bir artışı öngörüyor.

Infographic: How Many EVs Are Sold in India? | Statista Statista

Elektrikli araçlar satışlarını arttırıyor.

Elektrikli otomobil satışları düşük bir tabandan başlasa da birçok pazarda hızla artıyor. Küresel olarak, 2022’de satılan yaklaşık 7 arabadan 1’i elektrikli oldu. Elektrikli araçların benimsenmesinde Norveç başı çekiyor. Norveç’te satılan her 5 arabadan 4 tanesi elektrikli.

Aşağıdaki görsel, benzinli otomobillerde küresel satışların 2018’de zirveye ulaştığını gösteriyor. Bazı araştırmalar satışların 2017’de zirveye ulaştığını gösterse de sonuçların birbiriyle uyumlu olduğunu söyleyebiliriz.

Sektör ağır taşımacılığa kayıyor.

2022-2023’te giderek daha fazla ülke, elektrikli otomobillerin benimsenmesini hızlandırmak için ya mevcut planlarını güçlendirdi ya da ilk kez bir destek mekanizması getirerek politika geliştirdi.

ABD, elektrikli araçların benimsenmesini artırmak için bir dizi önlem duyurdu. Bu önlemlerle Amerika’da 2032 yılında satılan her 3 arabadan 2’sinin elektrikli olması hedefleniyor. Çin’de ise yeni enerjili araçlarda (NEV) uygulanan sübvansiyonlar kaldırılarak destekler daha çok ağır taşımacılığa kaydırılıyor.

Son gelişmeler, bataryalı elektrikli otomobillerin PHEV’lere göre daha fazla destek alacağını gösteriyor. Plug in modeller, şarj bitse dahi benzinli olarak yoluna devam ettiği için gelecek projeksiyonlarda yer almıyor.

Neden elektrikli araç kullanmalıyız?

Bugün elektrikli araç kullanmak için haklı birçok sebep var. Bunların başında e-mobilitenin çevreye duyarlı olması geliyor. Elektrikli arabalar debriyaj, şanzıman ya da egzoz borusu taşımadığından dolayı egzoz gazı emisyonu yapmaz. Bu nedenle tamamıyla çevreye duyarlıdır.

Bunun yanında elektrikli arabalar daha sessiz bir sürüş deneyimi sunar. Her sürücü arabasından seri ve sessiz bir kullanım sunmasını bekler. Elektrikli taşıtların benzinli otomobillere göre daha seri hızlanıp yavaşlaması ve sessiz olması bu konforu sağlar. Ayrıca şarj maliyeti benzinden daha düşüktür. Elektrikli arabaların yakıt sarfiyatında ekonomik olması da önemli bir tercih sebebidir.

Elektrikli aracı şarj ederken piknik yapan adam
Elektrikli otomobilin avantajlarından biri de her yerde şarj edebilme kolaylığıdır.

Şarj istasyonlarının hızla çoğalması, elektrikli araçların daha hızlı benimsenmesine sebep oluyor. Bugün özellikle büyük şehirlerde sadece istasyonlarda değil, alışveriş merkezleri ve evlerde kolayca şarj edilmesi bu araçların satışını arttırıyor. Son olarak elektrikli otomobiller doğrudan bataryadan güç aldığı için daha basit bir yapıya sahip. Bu da yağ ve filtre gibi birçok bileşeni ortadan kaldırarak bakım masraflarını düşürüyor.

Elektrikli arabaların benimsenmesini engelleyen nedenler

Engellerin başında şarj sürelerinin değişkenlik göstermesi geliyor. Öyle ki bazen şarj süreleri çok uzayabiliyor. Mesela Tesla Y modeli 23 saat sürebiliyor. Ne var ki elektrikli arabalarda daha yolun başındayız. Yakın zamanda şarj altyapısı geliştikçe bu sorun ortadan kalkar.

2022 Deloitte’in yaptığı bir araştırmaya göre tüketiciler arabalarını evde şarj etmek istiyor. Özellikle ABD, Hindistan, Japonya, Çin ve Almanya’da bu yönde güçlü bir eğilim var.

Bir başka etken de elektrikli araçlarda fiyat savaşlarının kârları düşürmesi. Örneğin Tesla’nın bazı popüler modellerde fiyat indirimine gitmesi birçok ülkede elektrikli araç fiyatlarının gerilemesine neden oldu. Sektörün şarj ve batarya teknolojilerine kaymasının en önemli sebebi olarak bunu gösterebiliriz.

Maliyetlerin artmasında bir diğer etken de hammadde fiyatlarının artmasıyla Çin’e bağımlılığın yükselmesi. Son olarak tüketicinin elektrikli araçları benimsemesi için üreticilerin bazı güçlükleri aşması lazım. Mesela sürüş mesafesinin artması ve araç fiyatlarında iyileştirme bunlardan bazılarıdır.

Yerli üretim için kritik madenler stratejik konumda

Kritik mineraller, elektrikli araçlar için hayati önemdedir. Şu anda Çin’in bu hammaddeler üzerindeki hakimiyeti siyasi bir mücadeleye de sebep oluyor. E mobiliteye talep arttıkça arzı güvence altına almak için otomobil ve akü üreticilerinin de rekabeti artıyor. Bununla beraber hükümetler de yerel kapasiteyi artırmaya odaklanarak kendilerini küresel tedarik zincirinin içinde konumlandırmaya çalışıyor. Elektrikli araç üretimi için gerekli olan kritik mineraller yarı iletkenler kadar kritik bir konuma geliyor.

Elektrikli araç hammaddelerinin ülkelere göre dağılımı
Elektrikli araç hammadde tedariğinde Çin kontrolü elinde tutuyor. Statista

Amerika Birleşik Devletleri, Enflasyonu Azaltma Yasası çerçevesinde planlanan araç sübvansiyonunun yarısının kritik maden ihtiyacını karşılaması şartını getirdi. Neticede endüstriyel bir üs olmak için yerli tedarik zincirinin güçlü olması gerekir. Bu da kritik madenlere sahip olmanın önemini gösterir.

İran da elektrikli araç tedarik zincirinde potansiyel oyuncu olduğunu duyurdu. İran, 2023 yılında, 8,5 milyon tona varan dünyadaki ikinci en büyük lityum rezervini tespit ettiğini açıkladı.

Elektrikli uçaklar, karbon salınımını ciddi oranda azaltır.

Hava kirliliği sadece karayolu taşımacılığından kaynaklanmıyor. Çağın sembolü ve karbon salınımından daha çok sorumlu olan uçakların karbon emisyonu, 30 yılda 2 kat arttı ve muhtemelen daha da artacak. Bu durum, toplam karbon emisyonunun %2,5’ini oluştursa da küresel ısınmaya etkisi %4’e denk geliyor .

Uçakların elektrikli olması için start up şirketleri çalışmalarına devam ediyor. Ancak batarya, havacılık sektöründe en büyük sorunu oluşturuyor. Günümüzün pilleri, en hafif uçaklar dışında herhangi bir şeye güç sağlamak için gerekli enerji yoğunluğuna sahip değil. Bunun dışında gerekli enerjiyi depolayacak bir alan da yok. Bu sebeple kısa mesafeli tasarlanan uçaklarda bile yolculuk çok uzun olabilir. 

Piller, yaklaşık 30 yıldır daha küçük alanlara daha fazla güç sığdırıyor. Sürekli iyileştirmeler, elektrikli uçakların daha uygun bir seçenek haline gelmesine yardımcı olabilir. Ancak henüz o noktada değiller ve sonuçta elektrikli uçakların geleceği, pil teknolojisindeki ilerlemenin geleceğine bağlı. 

İlk denemelerin 2024-2026 yıllarında yapılması planlanıyor. Ancak 2050’de uçakların yarattığı emisyonun %1’inden daha azını sağlayacak uçak üretilebileceği öngörülüyor. Yine de teknolojinin ilerleme hızına inanmak lazım. Bugün kuantum çağına girmek üzere olan bir insanlığın kuantum bilgisayar ve yapay zeka işbirliği ile neler yapabileceğini kestirmek çok zor.

Sonuç

Elektrikli arabalar ve uçaklar, yeni çağın önemli ulaşım araçları olacak. Bu araçlar, daha temiz ve çevreci bir geleceğe katkıda bulunacak. Ayrıca zihin dünyamızda çok ayrı bir yeri olan petrol gibi bir enerji yakıtı önemini kaybediyor. Bu, benim yaşımda olan insanlar için büyük bir devrim.

Bunun yanında dünyanın önünde yapay zekadan kaynaklı bir enerji sorunu olduğunu da görmemiz lazım. Yeni dünya düzeninde elektriğe daha fazla ihtiyaç duymamız enerji kaynaklarını çeşitlendirmemizi gerektiriyor. Neyse ki teknoloji, kendisiyle gelen sorunların çözümünü de beraberinde getiriyor.

Bugün elektrikli araba sahibi olmanın önündeki engeller çok kısa süre sonra ortadan kalkabilir. Teknolojinin hızı bu araçları satın almak için yeni avantajlar da yaratacaktır.

Hakan Tanar

Hakan Tanar, 1971 yılında Adana’da doğdu. Evli ve 2 çocuk babası. 30 yıl satış ve pazarlama sektöründe çalıştı. Satış temsilciliğinden üst düzey yöneticiliğe kadar farklı kademelerde görev yaptı. Kendi işini kurarak perakende sektöründe 8 yıl faaliyette bulundu. Edindiği en büyük tecrübe öğrenmenin hayat boyu sürdüğüdür. Yazmaya olan isteği ve öğrenmeye duyduğu merakı kendisinde kişisel blog kurma fikrini geliştirdi. Bilim, edebiyat, tarih ve felsefeye ilgi duyuyor. Bugün ilgi duyduğu konular hakkında bildiklerini ve öğrendiklerini Monolog’da paylaşıyor.

One thought on “Elektrikli araçlar, Ford ve Edison’un bıraktığı yerden devam ediyor.

  • Davut tanar

    👍👏👏

Yorumlar kapatıldı.