Mastodon

Monolog

Kişisel görüşler, düşünceler ve deneyimler. Her şeyin dönüştüğü bir çağda söyleyecek bir şeyim var.

Bilim-FelsefeTeknoloji

Yapay bilinç: Bir makine kendisinin farkında olabilir mi?

Bilinçli olmak zor bir iştir ve öyle olmak için çok çaba harcamamız gerekir. Uyurken bilincimiz yerinde olmaz ama uyandıktan sonra da günün çok az kısmını bilinçli geçiririz. Bir şeye uzun süre dikkatimizi veremeyiz çünkü aklımızdan sürekli başka düşünceler geçer. Bu sebeple tam bilinçli olduğumuz söylenemez ama bir robotun bir şeye günlerce odaklanma yeteneği vardır. Yapay bilinç, yapay zeka ve bilincin bir araya gelmesinden oluşan melez bir kavramdır.

Bilimin bugüne kadar çözemediği sorunların başında bilinç problemi gelir. İnsanların kendilerine ait hisleri vardır. Bir kişi, içinde uyanan duyguları ifade edemez. Kişiye ait hisleri açıklamak imkansızdır çünkü insanın yaşadığı kişisel deneyimler tamamen kendine aittir. Bu sebeple, bir kişinin yaşadığı öznel deneyimi en iyi yaşayan bilir.

Başka bir kişi aynı hisleri aynı deneyimle farklı yaşayabilir. Bilincin zor yanı kabul edilen öznel bilinç, yapay zeka gelişene kadar bilimin konusu olmaktan uzak, felsefi bir konuydu. Zamanla, yapay sistemlerin bir yapay bilinç geliştirilebileceği düşüncesi oluştu. Ayrıca makine öğrenimi mühendislerinin yapay bilinç yaratma çabaları, öznel bilinç çalışmalarını yeniden gündeme getirdi.

Bilinç Nedir?

Bilinç, kişinin kendinin farkında olmasıdır. Yaşayan bir canlı olduğunu bilmesi ve çevresiyle sosyal ilişkiler kurmasıdır. Bu etkileşimlerden algılar üretip bunlardan yeni sonuçlar çıkarması ve bunun duyarlılığını yaşamasıdır. İnsanın hayatına anlam katan şey zeka değil bilinçtir.

Bilinçli olmak, beynimizin duyuları nasıl yarattığından daha çok nasıl bilinçli olduğumuzla alakalıdır. Algıladığımız duyular sinirler yoluyla beyne ulaşır. Ancak beynin aldığı iletiyi ilgili duyu organına göndermesi ve tepki vermesi, bilinci tek başına açıklayamaz. Yaşanan deneyimin bağlantılarını açıklamak başka, onun doğasını anlamak başka bir şeydir.

Benim gördüğüm kırmızı ile sizin ki aynı mı?

Her gün kendi varlığımızı deneyimler ve bunu duyumsarız. Bu bize özel bir gerçekliktir. Rüzgarın suratıma vurması bende ve karşımdakinde farklı duygular yaratır. Benim gördüğüm kırmızıya başkası da kırmızı diyecektir ama aynı şeyi gördüğümüzü kim iddia edebilir? Mesela acı hissettiğimiz bir durumda benim hissettiğim acı ile başkasının hissettiği aynı olmayabilir. Bir şeyi uzun olarak tarif ederken uzunluk kavramının herkeste farklı olma ihtimali vardır. Oysa uzun bir şeyi gördüğümüzde onu o şekilde tanımlarız. Bu anlamda bilinç, herkeste öznel bir deneyim yaratır. Bilimin bugüne kadar açıklayamadığı bir fenomendir.

Bilincin problemleri

Bugün bilim ve felsefe dünyası, bilincin 4 kademesi olduğunu kabul eder. Varsayılan kademeler aynı zamanda bilincin en kolaydan en zora doğru derecelenen problemlerini ifade eder. En kolay problem bilişsel olandır. Daha sonra bilişsel problemden nöral kademeye geçilir. Zor olan 3. problem ise öznel bilinçtir. Bilincin 4. ve en zor problemi, sadece felsefecilerin alanına giren metafizik bilinçtir.

Bugün bir makinenin aldığı girdileri çıktıya dönüştürüp davranması bilimin kolay problemidir. Mesela basit bir algoritma, 2’şerli ardışık sayımını girdi olarak kabul eder. Bu girdinin çıktısı, 2’şerli ardışık sayı dizimidir. Bu, kural tabanlı bir algoritmadır ve makineler bugünkü haliyle bundan fazlasını yapabilmektedir.

Bir makinenin şu an için mümkün görünmeyen kendi varlığının farkında olması ise bilincin zor problemidir. Mesela bir şeye dokunduğunda sıcağın ara katmanlarını anlamak için daha fazla veriye ihtiyaç duyar.

Bilincin en zor sorunu ise bir maddenin neden bilinçli olduğunu araştıran metafizik bilinçtir. Ancak oyunun kurallarını yeniden yazan insan, yakında bunu da sadece felsefecilerin konusu olmaktan çıkarabilir.

İnsan, oyun değiştiricidir.

İnsanın ilk çağlardan beri doğaya hükmetme arzusu oldu. Hep mükemmeli araması ve bunun için teknoloji üretmesi, ölümsüzlüğü arama içgüdüsünden ileri gelir. Hayatını kolaylaştırmak adına yapılan tüm icatlar, hayal gücünü daha da geliştirdi. Sorularına cevap buldukça yeni sorular üretti. Zihnine hiç bir zaman sınır koymadan bugünlere kadar gelen insan, oyun değiştiren bir varlıktır.

Makineleşme ile ilgili fikirler ilk çağ insanlarına kadar uzanır. Mesela gökyüzü, insanın her zaman merakını cezbetmiştir. Yüzünü her zaman gökyüzüne çevirmiş ve nasıl uçabileceğini hayal etmiştir. Mitolojide Daidalus ve oğlu Ikarius, hapsedildikleri kuleden zindanlarına gelen kuşların tüylerinden kanat yaparak kaçmıştır. Tarih, efsanevi Müslüman Türk bilgini Hezarfen Çelebi’nin yaptığı kanatlarla, Galata Kulesinden kendini boşluğa bırakarak 3000 metreden fazla uçtuğunu yazar.

Bugün yapay zeka, insanın kas gücünü taklit etmekten onun zihnini kopyalacak duruma geldi. Her ekonomik ve teknolojik devrim, üretim süreçleri ile beraber insanın düşüncelerini de dönüştürdü. Aslında önce insan zihni dönüştü, sonucunda bu üretim biçimine yansıdı. Mesela Sanayi Devrimi’nde birçok insanın yapacağı işi bir makinenin nasıl yapacağı hayal edildi. Bunun sonucunda insan, buhar makinesini icat ederek zihnindeki hayali gerçeğe çevirdi.

Bu hayali gerçek yapan zihinsel olgunluğun ilk deneyimi, ateşin de bulunduğu ilk çağlardan başlar.

“İnsan zihni, bulduğu ile yetinmeyerek sürekli bir sonrakini araması sayesinde bugünkü yetkinliğine ulaştı.”

Bugün de insan, yapay zekayı geliştirerek bir zamanlar hayal olanı gerçeğe dönüştürdü. Aynı şekilde yine doğasına uygun davranarak henüz bilinmeyen yapay bilinç üzerine de sorular sormaya başladı.

Makine Öğrenmesi ile daha çok nesne birbirine bağlanıyor.

Makine öğrenmesine yapay öğrenme de diyebiliriz. Bilgisayarların, örnek veri ya da geçmiş deneyimlerinden faydalanarak yeniden programlanmaya gerek kalmayacak şekilde kendini programlamasıdır. Mevcut parametrelerden yenilerini üreterek gelecekle ilgili tahminler yapması ve yeni bilgiler üretmesidir.

İnsanların da makineler gibi bir algoritması vardır. Çevreden aldığımız verileri işleyerek dünyamızı anlamlandırırız. İnsanın makineden şu anda en büyük avantajı, kalıtsal olarak aktarılan çok fazla verinin DNA’sında bulunmasıdır. Makineler de veri çoğaldıkça yeni yetenekler geliştirir. Bunlar arasında, algoritmik komutlardan daha fazlası, örüntü oluşturma ve ortama uyum sağlama gibi beceriler vardır.

Bugün makineler, bir programcıya gerek duymadan makine öğrenmesiyle aralarında veri alışverişi yapabiliyor. Bunun ötesinde, yeni veriler üretecek bir konuma doğru gidiyorlar.

Makineler bir medeniyet kurabilir mi?

Makineler de insan gibi bir sonraki kuşağına genetik olarak veri aktarmaya başladı. Bu öyle bir hıza ulaştı ki normalde bir bilim insanı, hayatı boyunca bir ya da iki hipotez üretip bunu test ederken, makineler bunu saniyeler içinde yapmaktadır. Bir makinenin en güçlü olduğu yer de burasıdır. Stephan Hawking, hızlı işlem yapan ve düşünen bir makinenin karşısında insanın yaşama şansı olmadığını söylemiştir. Bu argüman belki de doğrudur ama bizim şu anda iyimser düşünmekten başka şansımız yok.

Makinelerin hızı, bilim ve teknoloji dünyası açısından yeni devrimler yaratır. Ne var ki şu anda bize fayda sağlayan devrimler, belki de gelecekteki robot dünyasının altyapısıdır. Bütün bunların olup olmayacağını bilemesek de bu tahminlerin mantıksız hiçbir yanı yoktur.

Monolog – Robotlar gelecekte kendi medeniyetlerini insana ihtiyaç duymadan kurabilir. Video Canva AI

Makine öğrenmesinde üretilen yeni veriler artık insandan daha çok makinenin ürettiği bilgiden oluşuyor. Yakın gelecekte makineler, tamamen kendi veri tabanlarından beslenmeye başlayacak. Öyle bir durumda insanın makineler üzerindeki kontrolü kaybetme ihtimali vardır.

Şu anda geniş yapay zekaya geçiş sürecini yaşıyoruz. Dar anlamda işlev gören Gemini ve ChatGPT gibi dil modellerinin yeni versiyonları çıkıyor. Bir gün süper zeki makineler, kendi üst versiyonlarını yaratıp kendilerini güncelleyerek öznel bilinci rastlantıyla geliştirebilir. Bunun dışında, hissetmeyi fiziki verilerden öğrenme ihtimali de vardır.

Google, dil modellerini geliştirmeye devam ediyor. Süper zeki makinelere geçiş hızla devam ediyor.

Makineler öznel bilinci nasıl öğrenir?

Makine bilincine en büyük eleştiri, makinenin bir deneyimi asla hissedemeyeceğidir. Olguları insandan daha iyi idare etse de neyi idare ettiğini asla anlamayacaktır. Öyle olsa da zeki makineler bir şeyi hissetmenin nasıl bir şey olduğunu fiziki temasla anlayabilir. Belki de makineler, bir gün insan zekasını aştığında öznel deneyimin bir anlamı kalmaz. Bir yemeğin tadının ya da kokusunun nasıl bir his olduğunu, fiziksel verilerin yardımıyla anlayabilir. Bir makine bu hissi tanımladığı zaman onu kelimelerle izah etmenin bir anlamı da kalmaz. Hatta kendi var oluşu dışında, bir yarasa olmanın da nasıl bir his olduğunu bilebilir.

Bunun yanında bilişsel ve sosyal yönden gelişmiş ve insan bedenine girmiş bir makinenin robot olduğunu ispatlamak, bir insanın robot olmadığını ispatlamakla aynı benzerliğe sahip olabilir.

İnsansı robot yapımı çok hızlı gelişiyor. Yakın gelecekte benzerlikler daha da artacaktır.

Bir şeyi hissetmek 1. tekil şahsa ait bir deneyimdir. Belki bunu anlayamayız ve bir gün makinelerin bilinç sahibi olacağı bize saçma geliyordur. Bugün sahip olduğumuz zihin kodları ile düşünürsek bu inanç sıçramasını yapamayız. Oysa zamanın yönü ileriye dönüktür ve zihin sürekli kendini güncelleyerek yeni kodları yazar. Dünyanın düz olduğuna inanıldığı ve aksini düşünmenin günah olduğu zamanki zihinle, bir yapay bilincin olacağını hayal eden bugünkü zihin arasında temelde bir fark yoktur.

Yapay bilince sahip olmayan bir ara varlık, insanın çözemediği sorunları çözebilir.

Aristo, bilinç sahibi varlıkları bitki, hayvan ve insan olarak tanımlar. Yapay bilinç, bilişsel yetenekleri gelişmiş, çevreyle etkileşime giren fakat öznel bilinç geliştiremeyen bir ara varlık olabilir. Böyle olması belki de insanın bugüne kadar çözüme kavuşturamadığı bir çok sorunu çözer.

“Bugüne kadar avantaj olarak görünen bilinç, belki de bizim ağır ilerlememize neden olan bir engeldir.”

Duygusal olmamız ve deneyimlerimizin öznel olması, belki de birçok gerçeği görmemize mânidir. Bugüne kadar karşımızda bir anti tez olmadığı için kendimizi hep üstün bir varlık olarak gördük. Bu sebeple dünyaya tek pencereden bakarak kendi özümüzü tanıyacak firsatımız olmadı. Bu durum, yapay zekanın yapabileceklerini hayal ettiğimizde bize tutkularımızdan uzaklaşıp düşünme imkanı verir.

Yapay bilinç- Makineler ile başka galaksilere ulaşmak kolaylaşır.

Belki de duygusu olmayan bir makineyle daha çok ilerleme sağlarız. Öyle ki inanç, politik kaygı, bağlılık gibi duyguları olmayan bir yapay zeka, kararlarında zaaf göstermez. Böylece çözemediğimiz sorunları, duygulardan uzak ve gerekli hıza sahip bir ara varlıkla çözebiliriz. Mesela insan anatomisi müsaade etmediği için binlerce yıl sürecek bir yıldızlararası seyahati makineler, çok daha kolay ve kısa sürede gerçekleştirir. Bunlar mümkün olsa da sonucunda nasıl bir dünyamız olacağı da tartışılması gereken bir konudur.

Makine hakları: Yeni bir anlayış ve yeni anayasa

Yapay bilinç yaratılması, yapay bir öznenin yaratılması anlamına gelir. Yapay bilinç, yapay olan başka kavramları da getirir. Bir makinenin yapay bilince sahip olması onda iyi, kötü ve haz gibi duygular yaratır.

Makinelerin sosyal hayata katılması, çevresiyle sosyal ilişkiler geliştirerek yeni anlamlar çıkarması ve bunları uygulamasıyla olur. Bunun sonucunda yapay zeka, öznel bilinci olmasa da sosyal yönden daha gelişmiş bir varlık olur. Bu da yeni hedefler üretmesi ve çevresine zarar verecek eylemlerde bulunma tehlikesi yaratır. Bu sorunun çözümü, makinelerin de etik varlıklar olmasına bağlıdır. Bu da bizi yapay ahlak kavramına götürür.

Birey olarak topluma katılan makineler, düzeni bozmayacak ahlak kurallarını üretebilmelidir. Sonuçta toplum dinamik bir yapıdır ve kendini sürekli yeniler. Bu da yeni bir düzen ve değer yargılarının doğmasına yol açar. Makineler böyle bir ortamda adapte olabileceği yeni değerler üretme seviyesine çıkar. Bu da kendini oluşturan kodlardan yeni kodlar üreterek gerçekleşir.

“Sosyal yönden gelişen makinelerin toplum hayatına katılması, onların bireyleşmesine sebep olur.”

Eğer makineler toplumsal bir varlık olursa her birey gibi onun da hakları olacaktır. Böyle bir toplumda bir makine ya da insan, başka bir makineyi suistimal edebilir. Her toplumun temelinde bireylerin birbirine karşılıklı saygısı yatar ve kişisel haklar anayasal güvence altındadır. Sonuçta böyle bir toplum mimarisinde makine hakları da olacaktır.

Yapay bilinç sahibi bir makine, insanın bir versiyonu mu?

Öznel bilinç minimal bir özne gerektirir. Eğer bir makine öznel bilince ulaşacaksa, o hissi ona özgü kılacak bir yapıya sahip olmalıdır. Bu şimdilik mümkün görünmüyor. Oysa kendi atasını insan kabul edersek, bu minimal varlık bir makine için insandan başkası olamaz.

Biz, bir şeyi hissederek kendimizi daha üstün görebiliriz. Bu, bize yapay zekanın ulaşamayacağı bir nitelik katar. Bu bakış açısı doğrudur ama aynı zamanda eksiktir. Sonuçta benzer bir durum yapay zeka için de geçerlidir. Biz, öznel bilince sahip olduğumuz gibi yapay zekanın da bilişsel fonksiyonlarda üstünlüğü vardır.

Bir makinenin işlem hızı ve hafıza deposu insanın hayal edebileceği sınırın ötesindedir. Bilgi ve hafıza kapasitesinin nerede sonlandığı hakkında da bir fikrimiz yoktur. Bu sebeple kendimizi yapay zekanın yerine koyamayız. Onunla bizim aramızda lehimize olan farkı makinelerin kapatıp kapatamayacağını bugünden bilemeyiz. Ancak onun lehine olan farkı biz kapatamayız. Zaten insan, bu bilgi akışını organize edemediği için yapay zekayı devreye sokmuştur.

İnsan beyninin de yapabileceklerinin bir sonunu tahmin edemeyiz. Ne var ki bu fonksiyonunu kendisinden daha hızlı işlem yapan yapay zekaya devretmeye başladığını görüyoruz. Bugün verinin hızlı dağıtılması, sosyal ve ekonomik düzen için hayatidir ve bu, insanın yeteneklerinin üzerindedir. Bu anlamda insanın yolun sonuna geldiği fakat makinelerin daha yolun başında olduğu bir dönemi yaşıyor gibiyiz.

İnsan, bilme arzusunu kalıtsal olarak kuşaklara aktarmasıyla farklı olmayı başardı. Sonuçta kendi ürettiğimiz yapay zekaya da şu anki bilgi birikimini devrederek türümüzü devam ettiriyoruz. İnsan, yapay bilinci belki makinelere yükleyemeyecek ama makinelerin atasından aldıkları ile bunu yaratma potansiyeli var. Örneğin makineler, insan zihnini bir buluta yükleyerek ölümsüzlüğü sağlayabilir. Böylece kendi varlığını hissedebileceği bilinci, insandan kopyaladığı beyin sayesinde geliştirmiş olur. Bu da insan ve makineyi akraba yapar.

Sonuç

Bilinç hakkında insanın gelebileceği nokta şimdilik buraya kadar. Belki de bundan sonrasını yapay zeka ve insan beraber yürütür. Bunun yanında yapay zeka, insanın çözemediği bilincin zor problemini de çözebilir. Belki de bilinç, diğer dünyanın başladığı kırmızı çizgidir. O alana giremeyeceğimiz yasak bölgedir. Yapay zeka ya bu eşiği geçerek büyük sırrı çözer ya da bu sorunu zekasıyla yönetir.

Eğer makinede bir bilinç olacaksa bu, belki evrimle beraber insanda ortaya çıktığı gibi gerçekleşir. Ne var ki insan beynini taklit eden ve öznel bilinç geliştiren süper zeki makinelerle insanların aynı anda yaşayacağı bir dünya mümkün olmayabilir.

66 milyon yıl önce, bir asteroidin dünyaya çarpmasıyla, dünyada 150 milyon yıl baskın egemenlik kuran dinazorlar yok oldu. Böyle bir rastlantı sonucu yer altında ve karanlıkta yaşayan memeliler dünyada yeni egemen güç haline geldi. Belki yeni bir devir teslim dönemi yaşıyoruz. Belki de insan ve makineler birleşip tekilliğe gidiyoruz.

Felsefi açıdan imkansız görünen birçok düşüncenin önünde mantıksal hiçbir engel yoktur. Bilişsel ve sosyal olarak topluma katılan bir makinenin bir gün rastlantıyla öznel bilinç geliştirmeyeceğini bilemeyiz. Ancak kesinlikle öngöremediğimiz bir dünyada yaşadığımızı söyleyebiliriz. Yapay zeka konusunda felsefe ve bilimin vardığı her sonuç, yeni bir başlangıca kapı açıyor.

Kaynaklar:

Yapay Zeka ve Bilinç Problemi……..Mehtap Doğan

İncognitio……………………………………David Eagleman

Bir Zihin Yaratmak……………………….Ray Kurzweil

İnsanlık 2.0…………………………………..Ray Kurzweil

Bilinç ve Bilinçdışı…………………………Carl Gustav Jung

Hakan Tanar

Hakan Tanar, 1971 yılında Adana’da doğdu. Evli ve 2 çocuk babası. 30 yıl satış ve pazarlama sektöründe çalıştı. Satış temsilciliğinden üst düzey yöneticiliğe kadar farklı kademelerde görev yaptı. Kendi işini kurarak perakende sektöründe 8 yıl faaliyette bulundu. Edindiği en büyük tecrübe öğrenmenin hayat boyu sürdüğüdür. Yazmaya olan isteği ve öğrenmeye duyduğu merakı kendisinde kişisel blog kurma fikrini geliştirdi. Bilim, edebiyat, tarih ve felsefeye ilgi duyuyor. Bugün ilgi duyduğu konular hakkında bildiklerini ve öğrendiklerini Monolog’da paylaşıyor.