Da Vinci, Resimdeki Hain ve Komünyal Yemek
Leonardo Da Vinci’nin en önemli eserlerinden olan “Son Akşam Yemeği”, Milano’da Santa Maria della Grazie Kilisesi’nin iç duvarına resmedilmiştir. İsa Peygamberin havarileriyle beraber olduğu son geceyi anlatır. Komünyal yemek esnasında İsa, Judas’ın ihanetini açıklar. Da Vinci resimde, ihanetin açıklandığı anda zihinden geçenlerin yüzlerde nasıl ifade bulduğunu anlatmıştır.
Eğer resim, Rönesans Dönemi’nden başka bir zamanda yapılsaydı muhtemelen yüz ifadeleri başka olurdu. Eserin hem Rönesans Dönemi’nde yapılmış olması hem de dönemin sembol ismi Leonardo Da Vinci tarafından remedilmesi, eserde ifade edilen duyguların daha canlı görünmesini sağlar. Resimdeki olayı ve komünyal yemeği anlatmadan önce bunun neden böyle olduğunu anlamak için Rönesans Dönemi’ne ve Leonardo Da Vinci’ye kısaca değinmemiz lazım.
Leonardo da Vinci, Devrin Ötesindeydi.
Leonardo Da Vinci, Rönesans Dönemi’nde yaşamış, döneme en çok katkı sunan bilim insanı ve sanatçıydı. Astronomi, fizik, tıp, mekanik, botanik, resim ve heykel gibi birçok bilim ve sanat dalında çok önemli çalışmalar gerçekleştirmiş hatta birçok buluşun öncülüğünü de yapmıştır. Bir insanın uçabileceğini gösteren çizimlerin 1900’lü yıllarda Wright kardeşlerin yaptığı çizimleri gölgede bıraktığı söylenir.



Rönesans sanatında konu, dinden daha çok insan üzerinedir ve insanın doğa ile ilişkisi çok kullanılmıştır. Eğer sanatta konu insan ise onun anatomisini bilmeden canlı hayatı resmetmek olmaz. Leonardo Da Vinci, taşıdığımız bedenin nasıl bir yapı olduğunu anlayıp karşılaştırmak için insan ve hayvan ölülerini incelemiştir. Bütün hayatı boyunca not almış ve bir öğrenci olarak kalmıştır. İnsan psikolojisini etkileyen faktörleri inceleyerek bunu yapıtlarına yansıtmıştır.
Etkilediği birçok bilim insanı ve düşünür, resimlerine gerçekliği nasıl verebildiğini çözememiştir. Mona Lisa’nın boşluğa bakarak gülümsemesindeki zıt duyguları nasıl yansıtabildiği hep merak edilmiştir. Burada, Da Vinci’nin anatomi çalışmalarındaki bulgularını resimlerine aktarabilmesi mutlaka etkili olmuştur. Son akşam yemeği resminde de insanların yüz kaslarının baskı altında nasıl tepki verdiğini çok iyi gözlemleyebiliriz.

Son Akşam Yemeği resminde, yüz hareketlerine göre hain kendini ele vermektedir. Biraz dikkatli bakan birisi, eğer olay hakkında bir bilgisi olmasa bile, resimdeki yüzlerden sadece birisinin gölgede kaldığını görebilir. Yüzün karanlıkta kalması yüzünün kızarması olarak da yorumlanabilir. Da Vinci burada, Judas’ın yüzünü İsa’dan kaçırmak istediğini ama suçluluk psikolojisiyle kaçıramadığını gösterebilmiştir.
Beyinde alternatif gerçeklik yaratmak çok zordur. Beyin, neyin gerçek neyin yalan olduğunu bilir. Esas gerçekle yalanı yan yana depolamak çok güçtür. Beynin, gelen uyarının dışında başka bir algı yaratabilmesi için insanın kendi içinde hayali bir nesne yaratıp bunu algılaması gerekir. Bunu dünyada en iyi yapanlara her yıl Oscar verilir.
İnsan, algılarından elde ettiği duyumlardan farklı duygular geliştirir. Bu duyumların kendi içinde dereceleri olabilir. Mesela acıyı tanımlayan duygu çok yoğunsa, yüzün alacağı ifade az acı çekene göre daha farklı olur. Bu, vücudun duyguları ifade eden bölgelerindeki kasların ve kirişlerin, duyumların derecesine göre farklı hareket etmesinden kaynaklıdır. Bu yüzden Rönesans Dönemi sanatçıları insan yapısını çok iyi tanımalıdır. Yalnız burada Da Vinci’yi yine de ayırmak gerekir. Biz bunu genel bir eğilim olarak görsek de Da Vinci’deki önü alınmaz merak tutkusu ve cesaret, onun Rönesans Dönemi sanatçısı olmasa da bu şekilde davranacağının kanıtıdır.
Leonardo da Vinci’nin anatomi tutkusu daha önce de söylediğimiz gibi yapıtlarında kendini gösterir. Burada da bir sinirin hangi kası oynatacağını bilerek bu resmi yapmış olmalı. Bu özelliği, Da Vinci’nin eserlerinde anlatmak istediği duyguyu daha canlı ve gerçeğe yakın aktarmasını sağlamıştır.
Da Vinci onlarca kadavra üzerinde çalışmıştır. Notlarını sağdan sola doğru yazmış, 200’ün üzerinde anatomik çizim yapmıştır. Da Vinci’yi farklı kılan unsurlar arasında doğru çizimler yapması, aynı oluşumu farklı açılardan çizmesi ve oluşumları birden fazla planla görüntülemesi yatar. Ayrıca sayfa kenarlarındaki not yoğunluğu, çizimlerin kapsamlı gözlemlere dayandığını gösterir.


Leonardo Da Vinci, Giardino Bruno, Galileo gibi insanların cesareti olmasaydı insanlığın bu durumlara gelmesi çok zor olurdu. Bizler, tarihte bu insanlar yaşadığı için bu kadar cesur konuşabiliyor ve hayaller kurabiliyoruz.
Bruno, inandığını inkar etmediği için yakılmıştır. Bilimsel dürüstlük nasıl bir duyguysa insan yakılacağını bilse bile doğruyu söyleme cesaretini gösterebiliyor. Leonardo Da Vinci eğer yakalansaydı muhtemelen öldürüleceğini biliyordu. İnsanların öldükten sonra aynı bedenle Tanrı huzuruna çıkacağına inandığı bir dönemde Leonardo Da Vinci, mezarlıklardan ceset çıkarıp kadavra olarak kullanmıştır.
Resimdeki Hain ve Komünyal Yemek
Burada değinilmesi gereken iki unsur var. Yahuda İskariot’un ihaneti ki burada açık olarak anlatılan budur ama aslında diğer gizli kalan unsur, komünyal yemektir.
Fısıh kurbanının kesilmesi gereken Mayasız Ekmek Bayramı’nın ilk günü komünyon yemeği yapılır. İsa, yemek esnasında bir daha aralarında olmayacağını, bu son yemekleri olduğunu ima eder ve eline ekmek alıp şükrederek havarilere dağıtıp yemelerini buyurur. “Bu, uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın” der.
Yemekten sonra kaseyi alıp “Bu, uğrunuza akıtılan kanımdır ama bana ihanet edecek kişinin eli şu anda benimkiyle birlikte sofradadır.” dediğinde havariler arasında kimin olabileceği hakkında tartışma başlar. Matta İncili, Yahuda İskariot’u konuşturur diğerleri sadece ima ile belli eder.
İsa bir peygamberdi ve diğer insanlardan üstün özellikleri vardı. Her peygamber gibi o da insan psikolojisini çok iyi anlamış olmalı. İnsan tanıma yeteneği çok yüksekti. Peygamberleri diğer insanlardan ayıran en önemli özellik, normal insanların dünyasını bedenleriyle yaşarken onların zihinlerinin ulaşamayacağı bir üst seviyeye de çıkabilmesidir. Peygamberler, zihnin kavrayışının ötesini de anlamlandıracak güçlü sezgilere sahiptir.
Peygamberlerin imanı, çevresindeki inananlardan derece olarak çok üstündür. Çevresindeki insanların iman kaynağı peygamberdir dolayısıyla o, diğerlerinin gelmek istediği noktaya varmıştır. O noktaya varmanın hangi bedelleri ödemek gerektiğini bildiği için karşılaşacakları tehlikeleri sezebilir. İsa’da kendisiyle beraber havarilerinin hayati tehlike yaşadığının farkındadır dolayısıyla kimin ne yapacağını tahmin etmiş olabilir.
İnsanlar baskı altındayken, hele bu hayati bir tehlikeyse, yanlış kararlar verebilir. O anda hainin kim olduğunu bilmese de biliyormuş gibi masada söyleyerek havarilerin yüz hareketlerinden, tavırlarından ihbar edenin kim olduğunu anlamış olabilir. Yahuda İskariot’un böyle bir anlaşma yaptığını, en azından havarilerden birisinin böyle bir anlaşma yaptığını duymuş olabilir. Nitekim kim olduğunu da anlamıştır.
Resimde Judas, hain açıklandığında yüzünü İsa’nın yüzüne tam çevirememektedir. Hareketlerine hakim olmakta zorlandığını masadaki tuzluğu dökmesinden anlıyoruz. O dönemde tuz dökmek uğursuzluk alametiydi. İsa, psikolojinin ağırlığının o kadar farkındadır ve havarilerini o kadar iyi tanıyordur ki daha önce Petrus’a, yakalandığı zaman kendisini 3 defa inkar edeceğini söylemiştir.
Kardeşliğin Sembolü: Toplu Yemek
Toplu yemek inanışı ilkel çağlarda bir inançtan doğmuş, bugün de hala bazı bölgelerde bir töre olarak uygulanmaktadır. Freud, Totem ve Tabu kitabında toplu yemek seramonisini ilkel dinlerin tanrı olarak kabul ettikleri totem inanışıyla ilişkilendirmiştir. Totemi temsil eden hayvanın eti sungu olarak Tanrı’ya sunulmuş ve eti hep beraber yenmiştir. Kurbanın etinden yiyen ve kanını içen insanlar, tanrının etinden yediklerine inanarak kendilerini Tanrı’yla özdeşleştirmişlerdir.
Antik dönemde kurbanlık hayvanın kendisi kutsaldı. Hayatına dokunulamazdı. Kurbanlık hayvan, topluluk ile Tanrı arasındaki bağı maddileştiren nesneydi. Yaşamına son verilmesi ancak ortak sorumluluk altında mümkündü. Kurban etinden herkes payına göre yemek zorundaydı. Kurbanlık hayvan hem Tanrı’nın kendisi hem de klanın bir üyesiydi dolayısıyla yenen et Tanrı’nın etiydi. Bu yüzden klan üyeleri Tanrı’yla aynı maddeden yapıldığına inanmıştır.
İnanışa göre kardeşler topluluğunun ilk günahını temizlemek için İsa kendini feda eder. Dünyadaki birlik ve bütünlük bir cinayetle bozulmuştur ve ilk günahın cezasını insanların çekmesi gerekir. Freud burada Darwin’in çalışmalarına atıfta bulunarak ilk insanlarda toplu olarak gezilen dönemde, babayı kendine rakip gören oğulların babayı öldürerek egemenliği ele geçirmelerine değinir. Daha sonra yaşanan pişmanlık babayı tanrılaştırmış ve totem olarak bir hayvan figürüne dönüştürmüştür.
Talion Yasasına göre birini öldürmenin kefareti ancak bir başkasının hayatını feda etmesiyle ödenebilir. Bu kişinin yaşamını feda etmesinin nedeni, akıtılan kanın sorumluluğudur. Oğul, babaya olan borcunu kendini feda ederek en ağır şekilde ödemiş ama karşılığında tanrılığı alarak onunla en büyük barışı yapmıştır. Buda kendini antik totem yemeğinin komünyon şeklinde tekrar ortaya çıkmasında gösterir. Bu yemekte kardeşler yani insanlık, oğulun yani tanrının etini ve kanını tüketmekte böylece kutsallaşıp Tanrı’yla bir olmaktadır.
Hıristiyan inanışına göre ise ilk günah, Adem’in yaşam ağacından yasak meyveyi yemesiyle başlamıştır. Tanrı, düşük duruma gelen Adem’i Aden’den kovup dünyaya göndermiştir. İnsanlık günahtan önce Tanrı’nın suretine sahiptir. Aden’den kovulduktan sonra insanın tabiatta geçirdiği mirası alması, ilk günahı da miras almasını gerektirir.
Gerek mitolojide gerekse ilkel çağlarda Tanrı’ların öfkesini dindirmek için önemli kişilerin kurban edildiğini görürüz. İsa’nın da kendini Tanrı’nın oğlu olarak feda edip tüm insanlığın kefaretini ödeyeceğine inanılır.
Topluca yenen yemeğin sembolik bir anlamı vardır. Aynı sofraya kardeşler oturmuş kabul edilir. İnsan, bir kişinin sofrasına kabul edilirse sofra sahibinin koruması altında sayılır. Bugün de bazı bölgelerde aşiretler arasındaki uyuşmazlıkları çözmek için barış yemekleri verildiğini görürüz. İlkel toplumlarda klandaşlıktan toplum hayatına geçildikçe aynı toplum içindekiler akraba sayılmıştır.
İsa, belki kendisine yapılacak ihaneti daha önce sezmiş ama bunu komünyon yemeğine kadar söylememiş olabilir. Bunu bir mesaj olarak yemek esnasında söylemek isteyebilir. Toplu yemek yiyenlerin kardeş olduğu ve kardeşlerin birbirine ihanet etmemesi gerektiğini vasiyetine eklemek istemiş olabilir. Akrabalardan birisine zarar verilirse bu bir kişiye değil tüm topluma verilmiş sayılır. Akıtılan kanın sevabı da günahı da bir kişiye değil grubu oluşturanlara aittir.
Sonuç
Sanat dışında anı dondurup gelecek zamana aktarabilecek başka bir araç yoktur. O an yaşadığınız hisleri yeniden aynı şekilde yaşayamazsınız ama sanatçı yaptığı heykele ya da resme o anı işler, o anın duygularını orada yüzyıllar boyunca bulursunuz. Sanat zaman üstüdür ve süreklilik gösterir. Tarih o eser üzerinden yeniden anlatılır.
Her sanat eseri zaman üstü olacak diye bir kaide yoktur. Burada eserin ahengi ve mükemmel olması, sanatçının bilinç dünyasından kattığı aşkın bir bilinçle mümkündür. Leonardo Da Vinci’nin bilinci, yaşadığı çağın çok ötesindeydi ve eserleri gelecek kuşaklarda da güncelliğini koruyacaktır.