Teknoloji Cinsiyet Ayrımcılığını Bitiriyor.
Teknolojiyle kadınların yaratıcı gücü ortaya çıkıyor. Kadınlar örgü, el işi, biblo gibi çok sermaye gerektirmeyen ürünleri internet üzerinden satarak para kazanabiliyor. Bugün sosyal medyada kadınların yönlendirdiği bir sektör oluşmuş durumda. Bunun yanında yazının ilerleyen bölümlerinde göreceğimiz gibi, kadın istihdamı erkeklerin hakim olduğu sektörlerde de yükseliyor. Bunların sonucunda ekonomik bağımsızlıkları arttıkça özgüvenleri de artıyor.
Dünya nüfusunun yarısı kadınlardan oluşuyor ve cinsiyet eşitsizliği, teknolojinin yaygınlaşmasıyla azalıyor. Cinsiyet ayrımcılığı, yaşadığımız çağın doğasına aykırı bir kavram. Ekonomik kalkınmayla beraber erkeklerin de özgürlüğü, kadının üretime ve toplum hayatına daha çok katılmasına bağlı.
Cinsiyet Ayrımcılığı: Yanlış İş Bölümü.
Teknolojideki gelişmeler, tarihte toplum hayatında değişmelere sebep olmuştur. İlk çağdan bu yana insan, teknolojiyi üreterek zamanın yönünü belirlemiştir. Mesela tekerleği bularak daha çok eşyayı daha hızlı taşımıştır. Ayrıca ateşi bularak besinleri pişirmiş ve beslenme alışkanlığı insan yapısını değiştirmiştir. Bunun yanında sanayi devrimi ile yeni sosyal sınıflar oluşmuş, ekonomik ve siyasi yapı değişmiştir. Bugün yaşadığımız teknoloji devrimi de kendi değişimini beraberinde getirmektedir.
Evrimde güçlü olanın hayatta kaldığını düşünürüz çünkü gücü kasta ararız. Ne var ki gerçek olan, uyum sağlayabilenin hayatta kaldığıdır. Bilginin çok hızlı ulaşıldığı ve öğrenmenin bu kadar kolay olduğu bir çağda eski yöntemlerle devam etmeye çalışanlar elimine olur.
İnsan, yeni çağa uyum sağlamak için cinsiyet ayrımcılığı sorununu çözmelidir. Teknoloji, kadının ekonomik bağımsızlığını sağlamasında fırsatlar sunmakta, kadınlar da bu fırsatları değerlendirmektedir. Bugünkü bilgi çağında tüm nüfusun üretime katılması, dünyayı daha özgür yapar.
Kadınlar, aslında tarihte kendilerinden alınan haklarını geri istemektedir. Sorunu doğru tespit etmek için ayrımcılık ve iş bölümü tanımlarına bakmamız gerekir. Böylece cinsiyet ayrımcılığı kavramını da daha iyi anlamış oluruz.
Ayrımcılık: Herhangi bir geçerli neden olmaksızın, fiili ya da kendilerine atfedilmiş olan özellikleri sebebiyle, insanların eşit muamele görmedikleri haksız durumlar.
İşbölümü: Bir toplumsal üretim düzeni içindeki değişik görev ve hizmetlerin, toplumun üyeleri, kümeleri arasında karşılıklı bağımlılık ilişkileri içinde bölünmesi.
Ayrımcılığın tanımında, erkeğin üstün olduğu gibi yanlış bir anlam çıkar. Oysa biyolojik olarak sperm, döllenip yumurtayla birleşir ve cinsiyet belli olur. Böylece ana rahminde başlayan hayat, cinsiyetine bağlı olarak kendi doğal sürecinde ilerler ve dünyaya gelir. Burada nasıl bir üstünlük olabilir?
Bu tanımlara göre sorun işbölümünün yanlış yapıldığı ya da yeni bir işbölümünün gerekli olduğudur. Bu durumun nasıl eşitsizliğe evrildiğini anlamak için tarihin ilk dönemlerinden günümüze kadar, kadın-erkek ilişkilerine biraz değinmemiz gerekir.
İş Bölümüne Dayanan İlk Çağlarda Cinsiyet Ayrımcılığı Yoktu.
İlk çağlarda hayat şartları, erkeğin avlanmasını, kadınların ve çocukların da bitki ve meyve toplamasını gerektiriyordu. Tarımı bilmeyen bu topluluklar, küçük gruplar halinde kaya sığınakları ya da mağaralarda yaşardı. Sonuçta besin kaynaklarını ve av hayvanlarını takip ederek, iklim şartlarına göre konar göçer yaşamak zorundaydılar.
İlkçağ topluluklarında kadın ve erkek eşitti. Bu sebeple kararlar ortak alınırdı. Av ve hayatta kalabilmek için diğer gruplarla mücadele, kaba kuvvet olan erkeğe, toplayıcılık ve düzen, yumuşak güç olan kadına düşmüştür.
İlkçağlarda doğanın dayattığı bir işbölümü vardı. Bu eşitsizlik değil,hayata devam edebilmek için doğanın kadın ve erkeğe verdiği üstünlüklerin akılcı bir organizasyonudur. Dik duran insan, ellerini kullanarak teknoloji üretebilmiş, kadın ve erkeğin akılcı uyumuyla yaşam mücadelesini kazanmıştır. Bunun sonucunda türünü egemen kılmayı başarmıştır.
Aileyi dış tehlikelerden korumak ve onların güven içinde olmalarını sağlamak erkeğin görevi olmuştur. Ne var ki erkekteki kaba gücün toplum hayatında törpülenmesi ve yumuşaması gerekir. Bu da merhamet, şefkat ve zarif düşünceler karşısında mümkündür. Kaba kuvvet, doğanın kadına verdiği yumuşak duygular ve sezgi gücü karşısında boyun eğer. Sonuçta toplumun ve medeniyetin devamı, kadının ve erkeğin uyumu sayesinde mümkündür.
Doğadaki canlı hayat, birbirini bir dengeleyen bir yapı üzerine kurulmuştur ama doğa değişmez değildir. Tabiat, sürekli bir değişim içinde kendisini yeniler.
Cinsiyet Ayrımcılığı Yerleşik Hayatla Başladı.
Tarımın öğrenilmesi göçebeliğin bitmesine, yerleşik hayata geçilmesine, dolayısıyla nüfusun artmasına sebep oldu. Yerleşik hayatın başlamasıyla beraber sitelerin kurulması da bir zorunluluk haline geldi. Sonuç olarak, artan nüfusu beslemek ve yeni yerleşim yerleri kazanmak için yapılan savaşlarda erkek ön plana çıkmaya başladı.
Savaş ve diğer kaba güç gerektiren işlerde erkek bir gerekliliktir. Erkek, gerektiğinde ölür ve öldürür. Erkeği farklı kılan, risk alabilme yeteneği ve cesaretidir. Maalesef medeniyetler barış ortamında kurulmadı. Bugün rahatını sürdüğümüz uygarlık kurulurken insanlık çok acılar çekti. Bunun sonucunda yaratılan medeniyetin getirdiği refahtan, savaşları kaybedenlerde faydalandı.
Kadınların Üretime Katılması Birçok Sorunu Çözer.
Dünyada 8 milyar insan yaşamakta ve bunun yarısı kadın. Bu da 4 milyar farklı bakış açısı demek. Dünya, bu bakış açısını yok sayamaz. Bunun yanında kadınları sosyal ve ekonomik hayata dahil etmeyen ülkeler, rekabet güçlerini koruyamaz.
Bugünkü dünya, sadece tek bir cinsin yöneteceği bir yapı olmaktan artık çok uzak. Teknoloji, insanlara fırsatlar sunarken yeni bir işbölümünü de gerekli kılıyor. Bu sebeple ülkelerin inovasyon yapması, nüfusun tümünün yeni değerler yaratmasına bağlı.
Kadınların ekonomik olarak özgür olmaları, tüm dünyanın özgür olmasını sağlar. Daha çok üreten ve katılımcı olan kadın, dünyadaki bir çok sorunun çözümünü hızlandırır. Mesela üreterek gelir adaletsizliğini azaltır. Ayrıca adil bir işbölümüyle erkeklerin iş yükünü hafifletir. Buna ek olarak özgür olan erkekle kadın, birlikte yeni ve farklı yaratıcı faaliyetlerde bulunur.
Kadın Kendini Keşfediyor.
Tarihte, dönemin doğası gereği anaerkil toplumlar olmuştur. Mesela Amazonlar, kadınlardan oluşan savaşçı bir ırktı. Bunun yanında Kleopatra’nın en son kraliçe ve firavun olduğu Mısır’da kadına çok önem verilirdi. Ayrıca Mısır’da Mut, Anadolu’da Kybele, en büyük tanrılara denk tanrıçalardı. Kuruluşunu bir mite bağlamak isteyen Roma, kendi efsanesinin kökenini Tanrıça Kybele’de aramıştır.
Teknoloji, makineleşmeyle kadın ve erkek arasındaki kas gücü farkını kapatıyor. Artık savaşların makineler tarafından yapıldığı, sadece sahada değil, siber alanda da savaşların olduğu bilgi çağında kadınlar bu alanlarda rol alabilir. Örneğin insansız savaş uçağını bir kadın kontrol edebilir. Ayrıca bir kadın, çok iyi bir hacker olup siber savaş uygulayabilir. Belkide yaşadığımız teknoloji çağında doğa, kadını öne çıkarıyordur ve gelecekte yine anaerkil toplumlar olabilir.
Bilim ve tekniğin gelişmesi doğum kontrol yöntemleriyle hamileliği denetleme ve engelleme yollarını da çeşitlendirdi. Artık çok çocuk doğurmak kadının kaderi değil. Kadının kendi bedeni üzerinde daha fazla söz sahibi olması, anne-baba olmanın anlamını değiştirdi. Kadın ve erkeğin ortak kararı ile dünyaya getirilen çocuğun arzu edilen bir çocuk olması, ona beslenen duyguları daha da anlamlı hale getirdi. Daha çok sevgi gören çocuk, daha nitelikli bir toplumun devamı için kritiktir. Çocukların bakımının devlet tarafından güvenceye alınmasıyla kadının mesleki gelişimi önündeki engeller hızla ortadan kalkmaktadır.
Rakamlar Farkın Kapanmaya Başladığını Gösteriyor.
Dünyada kadın erkeğe nazaran daha az hakka sahip. Her ne kadar ilerlemeler olsa da açığın kapanması için yapılması gereken daha çok şey var.
Gelişmiş ülkelerde fark çok azalmış olsa da az gelişmekte olan ülkelerdeki açık, dünya genelinde durumu kötüleştiriyor.
Kadınlara kanunla sağlanan eşitlikler, daha çok kadının iş hayatına katılmasını ve yöneticilik pozisyonlarına yükselmesini sağlıyor. Bunun sonucunda kadınların iş hayatında sürekli olmaları ve çoğalmaları politik yapıyı da etkiliyor. Bugün iş hayatından politik liderliğe yükselen çok sayıda kadın lider olduğunu görüyoruz.
Kadınların hakkının kanunla korunması rahatsızlık verse de bazen işlerin düzelmesi için devletlerin ön alması gerekir. Oysa ortak bilincin yükselmesi, yasa olmadan da birçok değişimin benimsenmesini sağlıyor. Bu ortak bilinç, demokrasinin gelişmesine de önemli katkı sunuyor.
Women Business and the Law 2023 endeksi ortalaması 77,1 olarak açıklandı. Dünyada sadece OECD ülkelerinin 14 ünde erkekler ve kadınlar, ölçülen 8 alanda eşitliği sağlamış durumdalar. Bu alanlar:
- Hareketlilik
- İşyeri
- Ücret
- Evlilik
- Ebeveynlik
- Girişimcilik
- Servet
- Emeklilik
Bu, 2,4 milyar çalışma çağındaki kadının eşit ekonomik şartlara sahip olmadığını gösterir. Öyle ki 176 ülke tam bir ekonomik katılımın sağlanması için gerekli yasal düzenlemeleri hala yapmadı. Bu sebeple nüfusun yarısının üretime katılmadığı ülkelerde ekonomik ve sosyal gelişme beklemek gerçekçi olmaz.
En Yüksek Kademelerde Kadınlar Süreklilik Sağlıyor.
Kadınların kariyer yolculuğuna baktığımızda finans sektöründe daha rahat ilerlediklerini görüyoruz. Kuralların daha net çizildiği sektörlerde daha başarılılar. Ama risk alınması gereken sektörlerde henüz yeterli sayıda kadın yönetici yok.
1960 tan bu yana 59 ülkede en yüksek yönetici kademelerinde kadınlar olmuş. O zamandan beri 77 kadın, ülkelerindeki en yüksek mevkilere gelmeyi başarmış.
2023 yılına girerken, 2022 yılında İtalya ve Honduras’ın seçilen ilk kadın başbakanları da dahil olmak üzere 15 ülkede kadınlar ülkelerini yönetiyorlardı.
Kadınların çoğu, uzun süre ülkelerini başarıyla yönetebildiler. Mesela Angela Merkel Almanya’yı, İndira Gandhi Hindistan gibi bir ülkeyi 16 yıl başarıyla yönetti. Bunlar artık bir zamanlar sadece erkeklere atfedilen bazı özelliklerin kadınlar tarafından da taşınabildiğini gösterir. Neticede erkeklere tanınan bu özellikler, bir üstün cins olmasından değil, binlerce yıllık işbölümünün sonucu olmasındandır. Çağın getirdiği yeni bölüşüm ihtiyacı, kadınları kritik mevkilerde daha çok görmemizi sağlayacaktır.
Kadınlar ve erkekler arasındaki gelir farkı da yavaş yavaş kapanmaktadır.
2015-2023 arasındaki ölçümlerde daralmanın az olması, aynı zorluk ve yeteneklerin beklendiği işlerde bile hala kadın işgücüne karşı güçlü bir direnç olduğunu gösterir.
Sonuç
Cinsiyetler arasındaki eşitsizlik nispi iyileşmelerle giderilmeye çalışılıyor. Bu iyi bir gelişme olsa da maalesef yeterli olmuyor. Oysa kadının ekonomik ve sosyal hayata katılması erkeği daha da özgürleştirir. Erkek ve kadın, üzerinde fazla yük olan birçok işi paylaşarak birlikte özgürleşir.
Yaşadığımız çağ, kadının öne çıkmasını sağlıyor. Neticede değişime uyum sağlayabilen, kurumlarını yenileyebilen ve algıları açık olanların dışında kalanlar, evrimin temel kuralı olarak tasfiye olur. Binlerce yıllık düşünce yapısını değiştirmek kolay değildir ama evrim çalışmaya devam eder. 100 yılda geleceğimiz noktaya son 20 yılda geldiğimizi düşünürsek bu dönüşümün çok da uzun sürmeyeceği bellidir.
Kaynakça:
Server Tanilli………………….Yaratıcı Aklın Sentezi
Jean-Jacques Rousseau………..Emily
World Bank ……………………Women Business and the Law 2023
Statista…………………………..Global Status of Women
Geri bildirim: Paylaşarak Geleceğin Dünyasına Bir Tuğla Koy. – Monolog