Mastodon
Yaşam

Demokrasi, Yurttaş Gazetecilik ile Güçleniyor.

Bazı değerlerin ne kadar önemli olduğunu anlamamız için bize onu hatırlatacak bir kötülüğün olması gerekir. Maalesef insan doğası kötüyü deneyimlemeden iyiyi kavrayamaz. Mesela ırkçılık, insan haklarının değerini bize hatırlatır. Aynı şekilde nükleer silahların tehlikesini, Hiroşima’ya bakıp daha iyi anlarız. İnsanların birbirine bağlandığı ve tehlikenin boyutlarının çoğaldığı bir çağda da demokrasinin erdemini görmemek mümkün değil.

Eğer teknoloji devriminin en iyi yanı nedir diye sorsalar ben, demokrasiyi daha da geliştirmesi derdim. Bunu söylememdeki sebep, teknolojiyle insanların birbirine daha çok bağlanması ve haberle arasındaki aracıların azalmasıdır.

Demokrasi, özgürlüklerin saygılı bir şekilde kullanılmasıdır. İnsanların özgürlüklerinin başında da haber alma özgürlüğü gelir ve buna dokunulmasını istemez. Sağlıklı ve barış içinde bir toplum, insanların doğru bilgiye ulaşmasına bağlıdır.

İnsanlar, hayatlarını haber kanallarından edindiği bilgilere göre yönlendirir. Bu sebeple, toplum içinde iletişim kanalları ne kadar açıksa ortak fayda o oranda yüksek olur. Bilgi, vucuda oksijeni taşıyan kan gibi topluma yayılır. Toplumu bir insan vücuduna benzetirsek özgür medya, bilgiyi topluma pompalayan kalptir.

Bugün yurttaş gazetecilik toplumda bir karşılık buluyorsa bu, insanların doğru habere olan özlemini gösterir. Bugün ana akım medya, insanların istediğinden daha azını veriyor. Bu da dünyanın büyük çoğunluğunun haber alma özgürlüğünü kısıtlıyor. Büyük medya organlarının eşitliksiz ve tekelci yaklaşımı, hantal kurumsal yapıları, insanların doğru habere ulaşmasını engelliyor. Ancak paylaşım o kadar artıyor ki dünya, tam entegre kapalı devre bir sisteme dönüşüyor. Paylaştıkça demokrasinin bize verilmeyeceğini, aksine bizim almamız gerektiğini anlıyoruz.

Demokrasi büyük bir lüks.

Demokrasinin her zaman suistimal edildiğini düşünmüşümdür. Bunun sebebi, demokrasinin kağıt üzerinde en iyi ama pratiği zor bir sistem olmasıdır.

İnsanın olduğu her yerde manipülasyon vardır. Bu sebeple demokrasi, bir yere kadar uygulayacağımız sınırlı bir sistemdir. Belki duyguların olmadığı bir makine dünyasında bu mümkündür ama insan dünyasında bunu olanaklı görmüyorum.

Bunu anlamak için ideal demokraside olması gereken kavramlara bakmamız yeterli olur. Mesela yaşadığımız dünyada hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün mü? Eğitimde fırsat eşitliği, siyasi eşitlik, cinsiyet eşitliği ve temsilde adaletin eksiksiz uygulandığını söyleyebilir miyiz? Hepsinden önemlisi, bu kavramların güvencesi olan özgür bir medya, bugün sizce dünyada var mı?

Infographic: The State of World Press Freedom | StatistaBugün dünyada özgür bir medyadan bahsedemeyiz. Daha fazlası için Statista

Demokratik bir toplumda düşünceler özgürce akar ve bu fikirlerden yenileri doğar. Böyle bir toplumda yöneticiler gerçekleri saklayamaz çünkü kamuoyunun sürekli kontrolü altındadır. Ayrıca bilginin organizyonu ve bu bilgiden yeni fikirler üretecek eğitimli bir kitle yaratmak, çok pahalı ve siyasetçi için yönetilmesi zor bir iştir.

Bunların hiçbirisi, insanın olduğu bir düzende ideal bir şekilde uygulanamaz. Sonuçta insan duygusal bir varlıktır ve tarafsız olamaz.

Bugün tarafsız olmasını beklediğimiz basın dahi haberi kendi dünya görüşüne göre aktarabiliyor. Bunun yanında hükümetlerle medya arasındaki yakın ilişkiler de sansüre neden oluyor. Sonuçta demokrasinin emniyet sübabı özgür basındır ama onun da bunu ne kadar başardığı izaha muhtaçtır.

Demokrasi: Sömürülen bir kavram.

Demokrasinin erdemini savunduğumuz bir dünyada sayılı ülkenin nitelikli bir demokrasiye sahip olduğunu görürüz. Ne var ki sahibi oldukları refahın kökeninde bugünkü söylemlerinin tam tersi uygulamalar vardır. Sömürge ülkelerinin yaşadığı en büyük talihsizlik, o dönemin baskıcı kurumlarının ve ruhunun kendisine miras kalmasıdır. Afrika ve diğer sömürgelerde iktidara gelenler, bu kurumları kullanarak halkını soyar ve demokrasinin gelişmesini engeller. En güçlü demokrasiler olduğunu iddia eden ülkeler de bu duruma sessiz kalır ve demokratik bir tutum göstermez. Bugün ırkçılık gibi dünyanın başına bela olan mesele, en büyük demokrasilerin dünyaya bir armağınıdır.

Oysa demokratik bir dünyada bazı ülkelerin demokratik, bazılarının olmaması düşünülemez. Bu durumda neden böyle bir düzen yaşadığımız gibi haklı bir soru aklımıza gelebilir. Bunun cevabı da demokrasinin güçlünün lehine yorumlanmasıdır. Oysa demokrasi için mücadele ettiğimiz bir dünyada bu, kendini inkar eden bir tutumdur.

Bugün demokrasi uyguladığını söyleyen ülkeleri, bilgiye erişimin kısıtlı olduğu döneme göre daha iyi yargılıyoruz. Bunu da ana akım medyadan daha çok, yurttaş gazetecilerin ürettiği haberler sayesinde yapıyoruz.

Şeffaf bir toplum için medya özgür olmalı.

İnsanların doğru bilgiye sahip olduğu bir ortamda seçenekler çoğalır. Doğru bilgilerin tartışıldığı demokratik toplumlarda seçmenler en iyi seçimi yapar. Hangi politikaların daha doğru olduğu, öncelikli sorunların hangisi olduğu konusunda zihni berraktır. Politikacı da bunu bilerek şeffaf davranır ve bilgi saklamaz. En adaletli temsilin olduğu ülkelere baktığımızda özgür basının etkisini görürürüz. Medya, bu ortamı sağlayan ve yöneten moderatör gibidir.

Özgür basının olmadığı ülkelerde ise bunun tam tersi olur ve halk, belli grupların insafına kalır. Gerçeği öğrenmek herkes için değerlidir ama birçok insanın canını yakar. Mesela hükümetler de dahil olmak üzere birçok kurum, gerçeğin gizli kalmasından fayda sağlar.

Özgür medyanın olduğu bir toplumda gerçeklerin gizli kalmayacağını bilen yöneticiler, hata yapmamaya özen gösterir. Özgür basın, yönetenlerin üzerinde Demoklesin Kılıcı ve halkla yönetimler arasındaki köprüdür.

Gerçeğin korkutucu olması, özgür medya için risk yaratıyor.

Demokratik olmayan toplumlarda iktidarı elinde tutanlar, kendine bağlı bir basın yaratarak gerçekleri saklamaya çalışır. Böylece kendi kontrolünde olan bir medya ile iktidarını daha uzun süre korur. Sonuçta kitleleri yönetmek, bireyleri yönetmekten daha kolaydır.

Ne var ki gerçeğin doğası onun bir gün mutlaka duyulmasını sağlar. Gerçeğin şöyle bir tarafı vardır; birçok kişi onu bilir ama dokunmaya cesaret edemez. Gerçek aslında ortadadır ama birinin onu herkese duyurması gerekir. Mesela insanlar toplumda yolsuzluk olduğunu bilir. Ne var ki bunun genel kabulü, birisinin çıkıp gerçeği açıklaması ve toplumu hareketlendirmesine bağlıdır. Yurttaş gazetecilerin yaptığı da budur.

Bugün gerçeğin duyulmasından korkanlar, onu kamuoyuna duyurmaya çalışan gazetecileri sindirmeye çalışıyor. Hukuku da etkileyerek onları korumuyor. Bu da sansüre ve baskıya neden oluyor. Büyük basın ve yayın kuruluşlarını yanlarına çekerek, halkın gerçek bilgiye ulaşmasına engel oluyor.

Statistic: Number of journalists killed worldwide from 1995 to 2023 | Statista
Gazetecilik tehlikeli bir meslek olmamalı. Daha fazlası için Statista

Özgür medyanın olduğu ortamda yönetenler kendini kontrol eder ve yönetim giderek şeffaflaşır. İşte yurttaş gazetecilik, basının ve hükümetin takip etmesi gereken gerçek gündemi takip ederek onlar üzerinde bir baskı unsuru olur. Bu anlamda kurumsal medyanın da özgür kalmasını sağlar.

Bugün ana akım medya tarafsız değil. İnsanların gerçeğe ulaşmasında etkili olamıyor çünkü gerekli cesareti gösteremiyor. Gücü elinde tutan ve gerçeklerden korkan kesimin baskısından çekiniyor.

Yurttaş Gazetecilik: İnsanın içindeki cevheri açığa çıkarması ve bilginin yayılması

Hiyerarşi azaldıkça bilgi şeffaflaşır. Bu da insanların arada bir aracı olmadan kitlesiyle bir bağ kurabilmesini sağlar. Ayrıca bugüne kadar kendini bu işlerin dışında tutmuş, böyle bir misyonu taşıyabileceğini düşünmeyen insanlar dahi haber üretmek adına bir değer yaratabilir. Hiçbir şey yapmasa bile sosyal medyada yaptığı paylaşım, bir kamuoyu yoklaması olur. İnsanlar fikirlerini paylaşma ortamı buldukça öz güveni artar ve katılım sağlayarak demokrasiyi geliştirir.

Bugün Yurttaş Gazetecilik, kurumların üstünü örtmeye çalıştığı olayları açığa çıkarabiliyor. Mesela protesto anında ölen birinin haberini ana akım medya haber yapmaya cesaret edemediğinde kendini sorumlu hissediyor. Sonuçta bağımlı gazeteci, suçu çalıştığı kuruma atabilir ama bağımsız insan vicdanına yalan söyleyemez. Bu anlamda yurttaş gazeteciler, hiç farkında olmadığımız hikayelerle bizi karşılaştırabiliyor.

Yurttaş gazetecilik bugün herkesi potansiyel bir haberci yapıyor.

Örtbas edilmeye çalışılan bir suçun yurttaş gazeteci tarafından ortaya çıkarılması, insanların yersiz korkularından kurtulmasına neden olur. Kendisine benzer insanlarla etkileşimi çoğaldıkça korkularının üzerine cesaretle gider ve toplum şeffaflaşır. İnsanlar gerçeğe ulaşmanın zor olmadığını, sadece kendisi gibi düşünenlerin suskun kaldığı için zor göründüğünü kavrar.

Bunun yanında bugüne kadar aslında suni gündemlerle oyalandığımızı bize gösterir. İletişim arttıkça, gerçek sorunlarımızın bize dayatılan değil, daha çok demokrasi olduğunu anlarız.

Bu durum, bugün en büyük bildiğimiz medya yayıncılarının kendilerini sorgulamasına neden oluyor. On yıllarca gazetecilik yapmış mesleğinde uzman insanlar, genç üniversite ve lise öğrencilerinin haberlerini kaynak yapabiliyor.

Gerçek gündemi, yurttaş gazetecilerle yakalayabiliyoruz.

Bugün geleneksel medya kuruluşlarının erişemediği yerlerden haber üreten bağımsız gazeteciler var. Bu sayede ana akım medya, marjinalleşmiş topluluklar veya ulaşamadığı bölge hakkında bilgi edinebiliyor. Üstelik bu, daha ucuza mâl oluyor. Bu anlamda yurttaş gazetecilik, ana akım kadar sınırlı bütçesi olan araştırmacılar ve aktivistler için de değerli bir araç haline geliyor.

Haber kaynaklarının eskiye göre daha fazla çeşitlenmesi, yerelden genele yeni bir organizasyon şemasının oluşmasına sebep oluyor. Bu sayede insanlar, dünyanın büyük medya organlarının gösterdiği gibi olmadığını görüyor. Dünyanın her yerinden bağımsız gazeteciler tarafından üretilen haberler, çok net fikirler ve içgörüler kazanmamızı sağlıyor. Demokrasi bu anlamda doğru işliyor çünkü verili bilgiden doğru kararlar alınıyor.

Bunun yanında yurttaş gazeteciler, hükümetleri ve şirketleri sorumlu tutma konusunda önemli bir rol oynuyor. Yolsuzluk ve suistimalleri açığa çıkararak, daha adil ve şeffaf bir toplum inşa edilmesine destek oluyorlar.

Son olarak, geleneksel medya kuruluşlarının görmezden geldiği veya çarpıttığı konuları ele alarak farklı bakış açıları sunuyorlar. Bu sayede, halkın olayları daha kapsamlı bir şekilde anlamasında etkili oluyorlar. Ayrıca yurttaş gazeteciler, haberlerini bildirirken ticari veya siyasi çıkarlardan da etkilenmiyor. Bu sayede halka daha objektif ve tarafsız bilgi sunuyorlar. Ne var ki işin içinde insan faktörü olunca ön yargılar etkili olabiliyor.

Önyargılar: Yurttaş Gazeteciliğin önündeki en önemli engel

Yurttaş gazetecilikte en önemli sorunların başında insanların önyargılarıyla hareket etmesi gelir. Başta da bahsettiğimiz gibi insanlar duygusaldır ve zaafları vardır. Bu sebeple kendi bakış açılarından haber yapabilirler. Bu, haberlerin taraflı veya dengesiz olmasına neden olur.

Bugün kurumların en büyük avantajı, insanlar üzerinde yine de bir inandırıcılığının olması. Sonuçta markaların insanlara verdiği bir güven var. Ancak özgür haberciliğe yeni başlayanlar, çok irdelemeden ilk olma hevesiyle hatalar yapabilir. Bu da insanların, yurttaş gazetecilerin haberlerine temkinli yaklaşmasına sebep olur.

Yurttaş gazetecilerin ürettiği haberlerin kalitesi, kişiye bağlı olarak değişir. Zaman içinde trendleri takip etmek zorlaştıkça haberlerin niteliği de farklılık gösterir. Bilginin hızla artması, bugün teknoloji şirketlerinin dahi tek başına yöneteceği bir durum olmaktan çıkmıştır.

Bu sebeple, yurttaş gazeteciliğin karşılaştığı önemli sorunlardan biri de bilgi kiriliğinde doğru bilgiye ulaşmaktır. Bu anlamda gazeteciler, bilgiyi veriye dönüştürmek için karmaşık pek çok konu hakkında yeteneklerini geliştirmelidir.

Bilgi kabına sığmıyor.

İnsanlar çevresini değerlendirecek bilgiyi gazeteler, radyo, televizyon ve blog gibi içerik üreticilerinden alır. Fikir sahibi olmak ve karar almak için bu araçların bilgi üretmeye devam etmesi gerekir. Bilgi de insanlar tartıştıkça çoğalır. Eğer bilgi kendini bu şekilde çoğaltmazsa insanların kendisini yakından etkileyecek sorunlardan haberi olmaz.

Bugün erişimi kolay ve ucuz olan bilgi, üssel olarak büyüyor. Nesnelerin interneti ve benzer teknolojiler sürekli bir veri akışı içinde. Bu verilerden de yeni içgörüler üretiliyor.

Bilgiye ulaşmak bu kadar kolay olunca herkes kendi haberini yapabiliyor. Ancak haberin bir anlam ifade etmesi, onun doğru bilgiye dayanmasına bağlıdır. Haberin devamında üretilen içgörülerin de doğru olması için bu önemlidir. Yanlış başlayan şeyler ise batıl inanç ve manipülasyona yol açar. Sonuçta bundan kazanan kimse olmaz.

Bilginin doğru olduğunu kabul etsek dahi bu yeterli olmaz. Bunun yanında haberi alan kişinin onu anlaması gerekir. Gazeteci, sorunu hikayeleştirerek haberin okunmasını ve anlaşılmasını sağlamalıdır. Bu da haber yapan kişinin verileri hikayeleştirmesiyle olur.

Bugün büyük bilgi yığını içinden doğru bilgiyi bulup çıkarmak ve hikayeleştirmek, veri bilimini yarattı. Bilginin çok olması bize güven verse de aslında bir lanet gibi üzerimizde asılı duruyor.

Her iyilik, bir zorluktan ortaya çıkar. Yuttaş gazeteciliğin yükselmesi, internetin yükselmesiyle oldu. Verinin hızla artması insanın yönetebileceği sınırı aşınca, bu zorluğu çözmek yapay zekaya düştü. Bugün yapay zekanın devreye girmesi, yeni bir zorluk olan internette bilgi kirliliğine yol açtı. Bu sorunu da yine makine öğrenmesi ve yapay zeka çözüyor.

Yapay zeka ve makine öğrenmesi, gazetecilere yeni fırsatlar getiriyor.

Tüm kurumlar gibi medya da yapay zekayla dönüşüyor. Teknolojik bir yeniliği bilmemiz, onu çok iyi kullandığımız anlamına gelmiyor. Teknolojinin getirdiği zorluklarla mücadele etmek, yeni yetenekler ve farklı bakış açısı kazanmamıza bağlı.

Bugün hepimiz Google Translate veya başka bir çeviri aracını kullanarak makine öğrenmesini kullanıyoruz. Buna benzer araçlarla makine öğrenimi, yavaş ama emin adımlarla gazetecilik sürecine giriyor.

Yapay zeka, gazeteciliğin önemli bir parçası haline geliyor. Ancak bu teknoloji eşitsiz bir şekilde dağılarak yeni bir sorunu beraberinde getiriyor. Yapay zeka, gazetecilere daha fazla güç verse de editoryal ve etik sorunlar yaratıyor.

Bugün yapay zeka kurumsal medyacılığı güçlendiriyor. Makine öğrenmesi ile binlerce yanlış bilgi arasından doğru bilgi ayrılabiliyor. Bu şartlarda yurttaş gazeteciler dezavantajlı görünebilir ama teknolojinin gücüne güvenmek gerekiyor.

Yapay zekanın gelecekteki etkisi şu anda belirsiz. Ancak gazeteciliğin yapılması ve tüketilmesi üzerinde kapsamlı ve derin bir etkisi olacak gibi duruyor. Bağımsız habercilerin yanında ana akımda çalışan gazeteciler de yapay zekayı kullanıyor. Mesela halkın güvenini sağlayacak doğru habere ulaşmada yapay zeka, çok güçlü bir araç olarak öne çıkıyor.

Bunlara ek olarak yapay zeka, haber endüstrisinin ekonomik anlamda sürdürülebilirliğini de sağlayabilir. En önemlisi, ideal bir demokrasi için halkın doğru bilgiye ulaşmasında yapay zeka kritik önemde olabilir. Bu, her şeyden öte, sürdürülebilir bir toplum için de gereklidir.

Sonuç

Demokrasi, teknoloji geliştikçe bize erdemini gösteriyor. Kuantum çağa yaklaşırken demokrasinin ekmek ve su gibi fiziki bir ihtiyaç olduğunu anlıyoruz. Yeni düzenin sağlam bir temel üzerine kurulması, gelişen teknolojide üst yapının da esnek olmasını sağlar. Böylece kendini sürekli güncelleyerek dönemin şartlarına uyum sağlayan bir düzen kurmuş oluruz. Bu anlamda teknolojiye bağlı olarak yurttaş gazetecilik, katılımın artmasını sağlayan en önemli araçtır.

Yurttaş gazetecilik, geleneksel medya kuruluşlarının kapsamını genişleten ve farklı bakış açıları sunan bir demokrasi biçimidir. Ancak yuttaş gazeteciler, yapay zekaya ulaşmak ve bilgiyi veriye dönüştürmek için ek kaynağa ihtiyaç duyuyor.

Toplum, demokratik bir medyanın ne kadar önemli olduğunu gördü. Ana akım medya da hükümetlerin baskısından kurtulmak için yurttaş gazetecilerle işbirliği yapmanın önemini kavradı. Bunun yanında katılımcı bir bilgi eko sistemi yaratmak için teknoloji şirketleri çalışmalarını sürdürüyor. Mesela bağımsız gazetecilere ücretsiz erişim sağlayarak makine öğrenmesi kursları veriyor.

Bu çabaların daha anlamlı olması için hükümetler, yapılan çalışmalara fon ve erişim kolaylığı sağlayabilir. Bu anlamda demokrasinin erdemi, bizi daha güzel yarınlara taşıyacak hayaller kurmamıza imkan veriyor.

Hakan Tanar

Hakan Tanar, 1971 yılında Adana’da doğdu. Evli ve 2 çocuk babası. 30 yıl satış ve pazarlama sektöründe çalıştı. Satış temsilciliğinden üst düzey yöneticiliğe kadar farklı kademelerde görev yaptı. Kendi işini kurarak perakende sektöründe 8 yıl faaliyette bulundu. Edindiği en büyük tecrübe öğrenmenin hayat boyu sürdüğüdür. Yazmaya olan isteği ve öğrenmeye duyduğu merakı kendisinde kişisel blog kurma fikrini geliştirdi. Bilim, edebiyat, tarih ve felsefeye ilgi duyuyor. Bugün ilgi duyduğu konular hakkında bildiklerini ve öğrendiklerini Monolog’da paylaşıyor.