Mastodon

Monolog

Kişisel görüşler, düşünceler ve deneyimler. Her şeyin dönüştüğü bir çağda söyleyecek bir şeyim var.

İklim

Santorini Tehlike Sinyalleri Veriyor

Akdeniz bölgesinde son yıllarda doğal afetlerde gözle görülür bir artış yaşanıyor ve bu durum dünya genelindeki eğilimlerle paralellik gösteriyor. Akdeniz, Afrika ve Avrasya levhalarının çarpışma bölgesinde yer alıyor. Bu jeolojik yapı, bölgede deprem ve volkanik aktivite riskini her zaman barındırıyor. Bu nedenle bölge, tarih boyunca sık sık deprem ve volkanik aktiviteye sahne olmuştur. Ancak son günlerde Santorini’de gözlenen sismik hareketler, bilim dünyasını endişelendiriyor.

Özellikle son yıllarda yaşanan felaketlerin boyutlarını düşündüğümüzde, Santorini’deki hareketlilik dünyanın ilgisini bu bölgeye çekiyor. Doğal afetler, yalnızca sıklığıyla değil, ölçeğiyle de dünyayı şaşırtıyor.

Artık felaketler küçüklüğünü kaybediyor. Mesela Los Angeles’taki yangınlar neredeyse bir kenti tamamen yutabilecek kadar büyürken, Antakya depremi gibi bir afet yalnızca bir şehri değil, 10’dan fazla şehri aynı anda etkiliyebiliyor. Avustralya’daki devasa orman yangınları, Pakistan’ın üçte birini sular altında bırakan seller ve Japonya’da binlerce kişinin hayatını kaybettiği deprem ve tsunami, bizlere felaketlerin ölçeğinin büyüdüğünü gösteriyor. Yaşanan doğa olayları yerel de olsa küresel bir etki yaratıyor; ekonomik, sosyal ve çevresel sonuçları sınırları aşıyor. Son 15 yılda yaşanan doğa olaylarının çeşitliliği ve etkisi, ister istemez nereye gidiyoruz sorusunu sormamıza neden oluyor.

Son Yıllarda Yaşanan Yıkıcı Doğa Olayları

Bu sorunun cevabını, yüzyılın başından bu yana yaşanan ve küresel ölçekte yankı uyandıran bazı feleketlere göz attığımızda bulabiliyoruz.

ABD Kaliforniya Orman Yangınları (2020-2025): Kaliforniya’daki yangınlar, Los Angeles ve çevresindeki yerleşim alanlarını tehdit etti. 2020’deki yangınlar, 4 milyon hektardan fazla alanı yaktı ve binlerce evi kül etti. Yangınların şiddeti ve sıklığı, iklim değişikliği nedeniyle artıyor. Son yaşanan ve 12.000’nin üzerinde evin yandığı Los Angeles Yangını’nı da bunun devamı olarak görebiliriz.

Türkiye-Suriye Depremi (2023): 7.8 büyüklüğündeki deprem, yalnızca Kahramanmaraş’ı değil, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Malatya ve Osmaniye gibi 10’dan fazla şehirle beraber Suriye’nin kuzey bölgesini de etkiledi. Resmi makamlar 50.000 olarak verse de bu rakamın çok üzerinde olduğu tahmin edilen can kaybı ve yüz binlerce yıkılmış bina ile modern tarihin en yıkıcı depremlerinden biri oldu.

Tonga Volkanik Patlaması (2022): Tonga’daki Hunga Tonga-Hunga Ha’apai volkanının patlaması, Pasifik Okyanusu’nda devasa bir tsunamiye neden oldu. Patlama, yerden 20 km yüksekliğe su buharı ve kül fırlattı. Bu doğa olayı, küresel atmosferik etkilere yol açtı ve iklim değişikliğiyle volkanik aktivite arasındaki bağlantıyı yeniden gündeme getirdi.

Tonga Volcano Eruption 2022-01-15 0320Z to 0610Z Himawari-8 visible.gif
Japonya Meteoroloji Genel Müdürlüğü. Patlama baca dumanı, yaklaşık 240 km bir etki yarıçapına sahip, CC BY 4.0, Bağlantı

Türkiye ve Yunanistan Orman Yangınları (2021): Akdeniz bölgesinde rekor sıcaklıklar ve kuraklık, Muğla, Antalya, İzmir ve Yunanistan’da büyük yangınlara neden oldu. Yangınlar, on binlerce hektar ormanlık alanı yok etti ve yerleşim yerlerini tehdit etti.

Avustralya Orman Yangınları (2019-2020): “Kara Yaz” olarak adlandırılan yangınlar, 6 milyon hektardan fazla alanı yok etti. 1 milyardan fazla hayvanın ölümüne ve binlerce insanın evsiz kalmasına neden oldu. Yangınların ölçeğinin böylesine büyük olması, zaten dengesi bozulan iklim üzerindeki değişimi daha da derinleştirdi.

Japonya Depremi ve Tsunamisi (2011): 9.0 büyüklüğündeki deprem sonucunda meydana gelen 40 metrelik tsunami dalgaları, 6000 km uzaktaki Hawaii Adaları’nı da vurdu. Yaşanan can kayıplarının yanında, Fukuşima Nükleer Santrali’ndeki reaktörün patlaması, yıllarca etkisini sirdüren bir çevre felaketine sebep oldu.

İzlanda (Eyjafjallajökull, 2010): Volkanik patlama, Avrupa hava trafiğini felç etti ve milyonlarca yolcuyu etkiledi. Bu tür olaylar, volkanik aktivitenin küresel etkilerini gösterdi.

Eyjafjallajökull volkanik aktivitesi,
Eyjafjallajökull volkanik aktivitesinde Avrupa’nın uzaydan görüntüsü. Hollanda, Almanya, Polonya ve Rusya’nın büyük bölümü kül ve buhardan görünmüyor. Kaynak NASA

İklim değişikliği, nüfus artışı ve doğal dengelerin bozulması, bu tür olayları daha sık ve daha yıkıcı hale getiriyor. Belki de iklim krizinin getirdiği psikoloji, algılamalarımızı değiştiriyor. Dünya’nın herhangi bir yerindeki doğa olayının bizden çok uzakta olmadığını düşünüyoruz. İşte tam da bu nedenle, Santorini’deki volkanik aktivite ve olası etkileri, yalnızca Akdeniz’i değil, tüm Dünyayı ilgilendiren bir konu haline geliyor. Bu yazıda, Santorini’nin tarihsel patlamalarından güncel risklere kadar bizi nelerin beklediğini ele alacağız.

Santorini: Çarpıcı Bir Kaldera

Yunan adası Santorini, tarihin ender dağıttığı ayrıcalığa sahip bir volkanik adalar topluluğudur. Minos patlamasının devasa bir magma odasını boşaltması sonucu zeminin çökmesiyle oluşmuş bir kalderadır. Ancak son zamanlarda kalderada yaşanan gelişmeler, bilim dünyasının dikkatini, eşsiz tarihi zenginliğinden değil, verdiği tehlike sinyallerinden dolayı Santorini’ye çekiyor. Ocak ayından bu yana oluşan sismik hareketler, bilim insanlarını endişelendiriyor.

Santorini, kaldera
Santorini, Minos patlamasıyla meydan gelen hilal biçiminde bir kalderadır

Özellikle Şubat ayında sıklaşan depremlerin bazılarının çok uzaklardan hissedilmesi, daha büyük bir felaketin habercisi olabilir mi? Sismik hareketler sadece Santorini’yi değil, tüm Akdeniz’i etkileyecek bir jeolojik felaketin eşiğinde olduğumuz konusunda bizi uyarıyor.

Santorini’nin tarihine baktığımızda, bilim insanlarının neden bu kadar endişeli olduklarını anlayabiliyoruz. Tarih, Ege’de meydana gelecek bir volkanik patlamanın olası sonuçlarını bize anlatıyor. Bölgenin geçmişinde yaşanan felaket, bir uygarlığı tarihten silerken, zihinlere bir efsane yerleştirecek kadar büyük olabiliyor. Mesela 3600 yıl önce devasa Minos patlamasıyla oluşan tsunami, Minos Medeniyetini yok ederken Atlantis efsanesini ortaya çıkardı.

Volkanik Patlamanın, Dünya Düşünce Tarihine Mirası: Atlantik Efsanesi

Büyük olayların tarihte yerini almasının bir sırası var. Kim tarafından ve hangi coğrafyada gerçekleştiği, olayın büyüklüğünü de etkileyebiliyor. Olayın dünya üzerindeki etkisi de tarihteki önem derecesini belirliyor. Mesela antik çağlarda Orta Amerika’da yaşayan bir kral tüm Amerika’yı fethetseydi, bu yine de Büyük İskender’in seferi kadar etkileyici olmazdı.

Doğal afetlerin çok daha başka bir anlamı var. Teknolojinin kısıtlı olduğu antik dönemde yaşanan doğa olaylarının nedenlerini bilemediğimizde, ona tanrısal bir nitelik verdik. Böyle yaparak bazı felaketlerin tanrısallığı, ortak hafızamızda efsane olarak kaldı.

Minos volkanik patlamasının Yunan Medeniyetinde olması ve bunu Platon’un anlatması, Atlantis Efsanesi’ni yarattı. Platon, Timeos ve Critias diyaloglarında olayı şöyle anlatır:

“Fakat daha sonra şiddetli depremler ve su baskınları oldu; ve talihsiz bir gün ve gecede, tüm savaşçı adamlarınız toplu halde yeryüzüne battı ve Atlantis adası da aynı şekilde denizin derinliklerinde kayboldu

Efsanelere inanmamız için geçerli sebeplerimiz var. Dünyayla ilgili bilmediğimiz sır o kadar çok ki, sebebini açıklayamadığımız olayları alegorilerle canlı tutup gelecek kuşaklara aktarıyoruz. Bu alegorilerden felsefe çıkıyor, hayal gücü ve yeni düşünceler ürüyor. Böyle efsaneler, bize doğanın ikinci yüzünü gösteriyor. Bize çok uzun gelen 3600 yılın, kozmik zaman ölçeğinde kısa bir süre olduğunu anlıyoruz. Doğamız gereği her şeyi kendi ölçülerimize göre düşünmenin doğru olmadığını efsaneler bize anlatıyor. Bugün doğa, Santorini’deki hareketlenmeyle, geçmişimizi unutmamamız gerektiğini bize hatırlatıyor.

Dikkatlerin Santorini’ye çevirilmesi, olası bir doğa olayının, bir başkasını tetikleyerek felaketin boyutunu büyütebilecek nitelikte olmasından kaynaklanıyor.

Santorini, Dünya’daki en hareketli jeolojik alanlardan birisidir. Kaldera’daki sismik titreşimler, fay hatlarının altındaki magma odalarının yüzeye çıkmasına neden olabilir. Eğer bu titreşimler volkanik bir aktivitenin işaretiyse, muhtemel bir patlama, hareketli fay hatlarının kırılmasına sebep olabilir. Her iki ihtimalde de tsunami dalgalarının meydana gelme olasılığı yüksektir. Bu senaryo, sadece Yunanistan ve Türkiye sahillerini değil, İtalya ve İspanya’ya kadar tüm Akdeniz’i etkileyebilir.

Santorini’nin Jeolojik Geçmişi Bize Ne Anlatıyor?

Yaşanacak muhtemel bir yanardağ patlamasının bölgeye etkisini daha iyi kavrayabilmek için yüzeyin altındaki kuvvetleri ve volkanik sistemin jeolojik geçmişini anlamamız gerekiyor. Konuya böyle yaklaştığımızda, kalderayı yüzeye çıkaran dramatik uçurumların ve sismik aktivitelerin, adanın şiddetli volkanik geçmişinden kaynaklandığını anlayabiliyoruz.

Santorini, Güney Ege Denizinde milyonlarca yıldır meydana gelen magma hareketlerinden oluşmuş volkanik bir ada topluluğudur. Ege Denizi’nin güneyindeki dalma-batma zonunda yer alan Hellenik Yayı, Afrika plakasının, Avrasya plakasının altına dalmasıyla oluşmuştur. Bu tektonik süreç, Ege Volkanik Arkıyla beraber Santorini ve Kolumbo gibi volkanların oluşmasına yol açmıştır. Bu dalma süreci, yoğun sismik aktivite üretiyor ve Santorini’yi yaratan volkanizmayı besliyor.

Kalderanın derinliklerinde zaman zaman basıncın biriktiği magma odasındaki hareketlilik, volkanik patlamaları tetikleyecek depremlere sebep olabilir. Böyle bir gelişme karşısında kaldera istikrarsızlaşır ve deniz altında oluşan heyelanlar tsunamilere yol açar.

Santorini’nin 8 km kuzeydoğusunda yer alan Kolumbo denizaltı yanardağı, tsunamiler için ayrı bir tehdit oluşturuyor. Bölge, volkanik kaynaklar bakımından zengin olunca, bizi neyin beklediği konusunda daha fazla içgörüye sahip olabiliyoruz. Mesela Kolumbo 1650’de patladığında, piroklastik akıntılar yaratarak 20 metreyi bulan tsunami dalgaları üretmiştir. Ayrıca patlama, öldürücü zehirli gazları atmosfere salmış ve yakın adalarda yaşayan birçok insanın ölmesine neden olmuştur.

Son zamanlarda yapılan çalışmalar, Kolumbo’nun altında genişleyen bir magma odası olduğuna işaret ediyor. Eğer yanardağ tekrar patlarsa, özellikle volkanın bir kısmı çöker ve büyük miktarda malzeme suyla yer değiştirirse, bir tsunamiyi tetikleme olasılığı vardır.

Son Depremler, Çalan Alarm Zilleri mi?

Atina Üniversitesi Sismoloji Laboratuvarı, Santorini-Amorgos bölgesinde 26 Ocak-08 Şubat arasında 12.800 titreşim kaydettiğini belirtiyor. Ancak Kandilli Rasathanesi, merkez üssü kaldera ve çevresinde olmak üzere 28 Ocak-18 Şubat arasında 3524 deprem tespit etti. En güçlü deprem, 10 Şubat’ta 5,3 büyüklüğünde meydana geldi. Ardından çok sayıda artçı sarsıntı oluştu.

Peki bu depremlerin sebebi ne olabilir?

Sismograflar, yaşanan hareketliliği uydu ve GPS ölçümleri ile takip etmeye çalışsalar da bir tahmin yapmanın güçlüğüne işaret ediyorlar. Bölgede deprem hareketlerinin günler, aylar hatta yıllarca devam edebileceğini belirtiyorlar. Bu sebeple bölgedeki deprem hareketlerinin artmasını açıklamak için teoriler oluşturuluyor.

Uzmanlar, Santorini ve Kolumbo volkanik sistemleri altında gözlenen deprem sürülerinin olağan bir durum olduğunu söylüyor. Volkanik aktivitelerin neden olduğu erimiş kaya ve diğer sıvıların yüzeye doğru yükselmesininin, depremleri tetikleyebileceğini öngörüyorlar. Bir başka olasılık olarak, serbest kalan kayalardaki gerilimin yer levhalarını hareket ettirmesini de bir titreşim nedeni olarak görüyorlar.

Afrika levhasının, Avrasya levhasının altına dalması nedeniyle, tektonik kaymalara eğilimli olması, fay hatları boyunca artan stres ve sık sık yaşanan sarsıntıların sorumlusu olabilir. Bazı jeologlar, volkanik odalarındaki yükselen magmanın depremlerle ilgisi olabileceğini söylüyor. Yeterince magma biriktiğinde, yakın gelecekte potansiyel bir patlamanın olabileceğini belirtiyorlar.

Santorini’deki volkanik süreçleri gösteren hidrotermal aktivite de öne çıkan sebepler arasında. Sıcak su kaynaklarının oluşturduğu hidrotermal döngüdeki bu değişimler, sismik hareketleri artırıyor olabilir. Uzmanlar, deprem aktivitesi devam ettiği sürece, özellikle dik kıyı kesimlerinde heyelan riskinin artacağı yönünde uyarılarda bulunuyor. Bu nedenle, insanların plajlardan ve uçurumlardan uzak durmalarını özellikle belirtiyorlar. Bu depremlerin nedenini anlamanın, adada ve yakınlarında yaşayan insanlar için büyük önemi var.

Santorini’de Hangi Şartlarda Bir Tsunami Oluşur?

Yaşayabileceğimiz depremlerle ilgili endişelerden birisi de olası bir tsunami tehlikesi. Bahsettiğimiz gibi tarihte yaşanan depremler ve volkanik patlamalar her zaman bir tsunami yaratmış. Mesela 1956 yılında meydana gelen 7,5 büyüklüğündeki Amorgos Depremi, Ege Denizinde yıkıcı bir tsunamiye neden oldu. Tsunaminin yarattığı dalgaların büyüklüğü 30 metreyi buldu.

Kalderada veya Kolumbo denizaltı volkanında meydana gelecek bir patlama , tsunamiyle sonuçlanacak su altı heyelanlarına neden olabilir. Bilim insanları, Minos patlamasında olduğu gibi Girit’i ve ötesini etkileyen bir tsunaminin meydana gelebileceğini söylüyorlar. Santorini’nin volkanik geçmişi göz önüne alındığında, uzmanlar olası bir tsunamiye işaret eden herhangi bir belirtiyi yakından takip ediyor. Ancak sismologlar ve tsunami uzmanları, şu anda bir tsunami riskinin düşük olduğunu belirtiyorlar.

Şu ana kadar sık ve büyük hissedilen depremler, tipik bir tsunami yaratacak şiddete ulaşamadı. Ayrıca, deniz tabanında yer değiştirmeler veya büyük denizaltı heyelanlarının olmaması, bir tsunaminin tetiklenme olasılığını azaltıyor. Uzmanlar, 7 ve üzeri şiddetindeki bir depremin, tsunami riskini belirgin şekilde artıracağını belirtiyor.

Adanın altındaki magma hareketleri ve düzenli sismik hareketler, yetkililerin Santorini ve çevresinde acil durum ilan etmelerine neden oldu. Yönetimler, Amorgos adasıyla beraber Santorini’de 11.000 den fazla insan tahliye etti. Okullar, devlet kurumları ve işletmeler geçici olarak kapatıldı. Bunun yanında ülkemizle beraber Yunanistan da, kıyı bölgelerine tsunami sirenleri kuruyor. Yekililer, acil durum planlarının ve tahliye yönergelerinin şu anda uygulanabilir durumda olduğunu belirtiyorlar.

Olası Bir Tsunaminin Etki Alanı Geniş Olabilir

Santorini’de meydana gelecek olası depremlerin tetikleyeceği bir tsunami, Yunanistan ve Türkiye’yle beraber Kıbrıs, Kuzey Afrika ve Güney Avrupa sahillerini de etkiler. Bunun ekonomik, sosyal ve çevresel sonuçlarının yıkıcı olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Öyle ki, ölü sayısı yüz binleri bulur ve bölgedeki kıyı kentleri ve kasabalar büyük hasar görür. Yoğun nüfuslu adalarının ve kıyı şehirlerinin bu bakımdan oldukça savunmasız bir durumda olduğunu söylemeliyiz.

Balıkçılığın ve turizmin altyapısı çöker ve tüm ekonomik faaliyetler durur. Can kaybının yanında tsunamiden doğan yüz milyarlarca dolarlık ekonomik zararın kaybını telafi etmek yılları alabilir. Tuz arındırma tesisleri, oteller ve diğer sahil birimlerinin devre dışı kalması, temel ihtiyaçların sağlanmasını zorlaştırır. Elektrik şebekelerinin çökmesi iletişimi de olumsuz etkiler ve kurtarma çalışmalarını etkisizleştirir. Kamu hizmetleri sekteye uğrar ve belki de geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurur.

Bir tsunaminin çevresel etkileri de bir felaket olur. Bir yanardağ patlamasıyla atmosfere salınacak kül ve su buharı, hava olaylarının seyrini değiştirebilir.Ayrıca Mercan resifleri de dahil olmak üzere eko sistemler, sulak alanlar ve vahşi deniz hayatı büyük zarar görür.

Bir Tsunamiye Hazır mıyız?

Akdeniz, açık denizler gibi çok fazla tsunami tehlikesi yaşamadığı için Pasifik’teki erken uyarı sistemine sahip değil. Bu da ne kadar hazırlık yapılırsa yapılsın bir deprem ve volkanik patlama sonucu oluşacak tsunamiye hazırlıksız yakalanacağımız anlamına geliyor. Akdeniz’in kapalı bir deniz olması, olası bir tsunaminin okyanusa göre kıyıları vurma ihtimalini dakikalara kadar indiriyor.

Uygulanan protokoller ve tsunami bariyerleri bir kaç kıyı kentini geçmiyor. Mesela Türkiye, tsunami sirenleri kurmasına ve kaçış rotaları oluşturmasına rağmen alınan tedbirler, tehlikenin boyutuyla çok ölçülü olmayabiliyor. UNESCO, Akdeniz Tsunami Uyarı sistemiyle bölgesel koordinasyonu geliştiriyor. Ne var ki büyük iyileştirmeler yapılmadığı için bölge savunmasız kalmaya devam ediyor.

Sonuç

Santorini’de tsunamiyi tetikleyecek bir deprem ve volkanik aktivite belki şu anda zayıf bir ihtimal gibi duruyor. Öyle de olsa böyle bir felaketin sonuçlarının çok ağır olacağını bilmeliyiz. Milyonlarca insanın hayatının tehlikede olduğu böyle bir afette karşılanması çok zor bir ekonomik kayıp ve geri döndürülemez çevresel deformasyon yaşayabiliriz. Bu sebeple, bir felaket yaşamasak da böyle bir afeti göze alıp hazırlıklarımızı yine de yapmalıyız.

Öngöremediğimiz bir doğada ilerleyebiliyorsak bu bir hafızamızın olmasından kaynaklıdır. Santorini’nin geçmişi, bize neyle karşı karşıya olduğumuzu anlatıyor. Olası bir tsunamiye karşı riskleri azaltacak işbirliğini dünya geneline yayacak çalışmaları yapmamız gerekiyor. Dünya’ya yeni bir Atlantis Efsanesi daha eklememek için bu çalışmalara hemen ve telaşa kapılmadan başlamamız gerekiyor.

Hakan Tanar

Hakan Tanar, 1971 yılında Adana’da doğdu. Evli ve 2 çocuk babası. 30 yıl satış ve pazarlama sektöründe çalıştı. Satış temsilciliğinden üst düzey yöneticiliğe kadar farklı kademelerde görev yaptı. Kendi işini kurarak perakende sektöründe 8 yıl faaliyette bulundu. Edindiği en büyük tecrübe öğrenmenin hayat boyu sürdüğüdür. Yazmaya olan isteği ve öğrenmeye duyduğu merakı kendisinde kişisel blog kurma fikrini geliştirdi. Bilim, edebiyat, tarih ve felsefeye ilgi duyuyor. Bugün ilgi duyduğu konular hakkında bildiklerini ve öğrendiklerini Monolog’da paylaşıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir