Kategoriler
Global Isınma İklim Değişikliği

Doğadaki Dengeyi İnsan Bozdu

                                                 Buzullar Hızla Eriyor.

İnsan doğadaki dengenin bozulmasından sorumludur. İklim değişikliği sadece vahşi yaşamı değil tüm ekosistemi tehdit etmektedir..
İklim değişikliği vahşi yaşamı tehdit ediyor.
https://images.app.goo.gl/89kceG47E8Y1kvQ46

İklim değişikliği bilim çevrelerinde daha önce gündemde olsa da kamuoyu önünde son 20 yıldır konuşulmaktadır. Global ısınmanın ilk eşiği geçtiği haberleri duyulduğunda bilimin bu konuyu halledebileceği, iklimdeki bozulmaya insanın sebep olmadığı, doğanın periyodik bir düzeltme yaptığı konusunda ortak kanı vardı. Yani bireysel sorumluluk almadan bu işi bilimin çözebileceği düşüncesi hakimdi.
Tehlikenin boyutlarını birey olarak daha çok hissetmeye başladıkça ortak bilinç oluşmaya başlamıştır. Hafızamız unuttukça doğa bizi bekleyen tehlikeyi depremlerle, sellerle ve orman yangınlarıyla hatırlatmaya devam etmiştir. İklim değişikliğinin sebeplerini ve nasıl bu hale geldiğini unutmamak, hafızamızda hep canlı tutmak gerekir. 

  İklim Değişikliği Nedir?
  İklim değişikliği genel anlamıyla dünyadaki hava değişikliklerinde meydan gelen değişimdir. Bu değişiklikler yerel, bölgesel ve global olabilir.
Dünya üzerinde çağlar boyunca iklim değişiklikleri olmuştur. Fakat 1850 den sonraki yıllarda fosil yakıtlarının kullanılması, ormanların yok edilmesi iklimin insan eliyle bozulmasını hızlandırmıştır. Bu durum atmosferde karbondioksit miktarının hızla artmasına sebep olmuştur. Bugün dünyadaki bilim insanlarının %97 si iklimin insan eliyle değiştiğini kabul etmektedir.



  Canlı hayatın devamı, güneşten gelen enerjiye bağlıdır. Güneş ışınları atmosferden geçip yüzeyde emildikten sonra kalanı tekrar uzaya ısı olarak yansımaktadır. Bugün yansıması gereken ısının büyük miktarı sera gazı etkisiyle atmosferde tutulmaktadır. 
  Geçen yüzyıl petrol ve kömür gibi katı yakıtların çok kullanılması, atmosferdeki karbondioksit miktarını arttırmıştır. Bunun yanında tarım, endüstri ve diğer faaliyetler sadece karbondioksit değil diğer sera gazlarının da havadaki miktarının artmasına neden olmuştur. 
  Sera gazı etkisi gösteren 5 önemli gaz 
Karbondioksit: Atmosferin önemli bileşenlerinden olan gaz, doğal yollardan meydana geldiği gibi insan eliyle de üretilir. Ormanların yok edilmesi ve katı yakıt kullanılması karbondioksitin havaya daha çok karışmasına neden olur. 
Metan: Birçok gazda olduğu gibi metanda hem doğal yollardan hem de insan kaynaklı olarak üretilir. Sulak alanlardaki bitkilerin çökelmesi metan gazını oluşturur. Ayrıca atık alanlarında ve biyolojik canlıların bağırsaklarındaki gazdan ve gübreden metan gazı havaya salınır. 
Nitröz oksit: Önemli bir sera gazıdır. Tarım faaliyetlerinde, özellikle gübre üretimi ve kullanımında ortaya çıkar. Bunun dışında katı yakıt ve bitkilerin yakılmasından da meydana gelen bir gazdır.
Kloroflorokarbon: Doğada bulunmayan bir gazdır. Tamamen endüstriyel faaliyetler sonucu oluşur. Soğutucularda, solvent yapımında, deodorant imalatında bu gaz kullanılır. 
 Su buharı: En çok ve kolay üretilen sera gazıdır. Fakat doğrudan iklim değişikliğinden değil, okyanusların ısınmasından dolayı atmosfere salınır. 
  Hayat bir ahenk içinde, kendini oluşturan unsurların birbirini kolladığı bir devinimle yoluna devam eden bir süreçtir. Bu süreci oluşturan birçok döngü de kendi aralarında uyum gösterir. İnsan ve canlı hayatı için en önemlisi karbon döngüsüdür. 
  Karbon döngüsü nasıl işler?
  Karbon hayatın yapıtaşıdır. Yediğimiz yemekten yaşadığımız eve kadar her şeyin temelinde karbon vardır. Evrende en çok bulunan gaz sıralamasında karbon 4. sırada gelir. Karbon döngüsü, dünyadaki sıcaklığı ayarlayan termostat görevini görür.
En çok kayalarda bulunan karbon, okyanuslarda, toprakta, bitkilerde, fosil yakıtlarda ve atmosferde stoklanır. Karbon bu rezervler arasında hızlı ya da yavaş bir döngü içindedir. Bu döngüdeki bir değişiklik, karbonun bir tarafta az diğerinde çok olmasıyla sonuçlanır. Atmosferde bulunan karbonun çoğalması sera gazı etkisi gösterir.

Toprak, atmosfer ve okyanuslar arasındaki karbon döngüsü. Kırmızıyla gösterilenler insan tarafından havaya salınan karbonu göstermektedir. (Kaynak; US.DOE Biological and Environmental Research Information System)

  
  Yukarıdaki döngü, uzun vadede dünyaya gelecek karbonun atmosferden geçmesine izin vermeyecek ve kayalarda depolanmasını engelleyecektir. 
  Global ısınma devam ederse bizi nasıl bir gelecek bekliyor? 
  Bugün dünya sıcaklığı 1850 den önceki dönemden 1,1 derece daha yüksektir. Birleşmiş Milletler İklim Zirvesinde sıcaklığın 2 dereceyi geçmemesi, mümkünse 1,5 derecenin altında kalması için karar alınmıştır. Eğer sıcaklığın 1,5 dereceyi geçmesi durumunda dünya üzerindeki vahşi yaşam ve eko sistem için daha yıkıcı sonuçlar olacağı belirtilmiştir. Global ısınma önümüzdeki yüzyıl ve devamında böyle devam ederse dünya üzerindeki hayat, insanların sera gazı üretimine ve dünyanın buna vereceği tepkiye göre şekillenecektir. Böyle bir senaryonun gerçekleşmesi durumunda:
 -Okyanusların ısınmasıyla buzullar eriyecek, suların yükselmesi devam edecek. Dünyada toprak miktarı azalacak. 
 -Fırtınalar daha sık ve güçlü olacak. 
– Kuraklık artacak. Her mevsim sıcak olmaya başlayacak. Soğuk hava dalgaları azalırken sıcak hava dalgaları artacak. Eğer sera gazı emisyonu bu şekilde devam ederse bu yüzyılın sonunda her 20 yılda bir yaşanan aşırı sıcak havalar her yıl yaşanmaya başlayacak.
 -Hava sıcaklıklarının artmasıyla orman yangınları ve dolayısıyla kuraklık artmaya devam edecek.
-Bazı bölgelerde yüksek yağış büyük sellere neden olacak. Dünyada bir taraf selleri yaşarken diğer taraf kuraklığı yaşayacak. 
-Hasat zamanları uzayacak. Bu da beslenme bozukluklarını ve fakirleşmeyi arttıracak.
  İklim değişikliği yarının değil bugünün meselesidir. Bilim insanları, iklim değişikliğinin nasıl engelleneceğini değil ilerlemeyi nasıl yavaşlatacaklarını düşünmektedir. Dünya üzerindeki hava sıcaklığı 1,1 derece artmış durumdadır. 1,5 dereceyi geçmemesi için ne yapılmalıdır? Daha ilerlememesi için hangi tedbirler alınmalıdır?
  İnsanlık güneş ve rüzgardan daha çok yararlanmaya başladı 
  İklim değişikliği ile ilgili son 20 yıldır olumlu gelişmeler olmaktadır. Güneş ve rüzgar enerjisinin yaygın kullanılmasıyla beraber atmosferdeki sera gazlarının miktarında azalmalar gözlenmiştir. 2000 ve 2020 yılları arasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı dünya genelinde %3,7 artmıştır. Dünyada elektrik üretim maliyeti, rüzgar ve güneş enerjisinin de katkısıyla %13 azalmıştır.
Bugün birçok ülke, güneş ve rüzgar enerjisinden daha çok faydalanmaya başlamıştır. Katı yakıt kullanımından temiz enerji kaynaklarına hızlı bir geçiş yaşanmaktadır. 
  Bu geçişin hayatımıza doğrudan etkisini daha fazla hissetmeye başladık. Benzinli araba yerine elektrikli otomobil tercih edilmeye başlanmıştır. Yaşadığımız şehirlerin yerine Akıllı Şehir projeleri devreye alınmaktadır. Katı atıklar yeniden dönüştürülmektedir.
İklim değişikliği ile mücadele sadece temiz enerji kaynaklarına geçiş ile sınırlandırılmamalıdır. Daha etkin mücadele etmek için gelir adaletsizliğinin de giderilmesi gerekir.      
   Gelir adaletsizliği iklim değişikliğini nasıl etkiler?
   Dünyada sağlık sorunlarını en çok yaşayanlar fakir toplumlardır. Havalar ısındıkça kuraklık artmakta bu da gıda ve temiz su kaynaklarına ulaşımı engellemektedir. Bu durum salgın hastalıkların çoğalmasına, kıt kaynakların yanlış kullanılmasına neden olmaktadır. 
  Bugün birçok varlıklı insan, servetlerinin büyük bölümünü gelir adaletsizliğini azaltmak için bağışlamaktadır. İklim değişikliği sorunu, yaratıcı fikirler ve dayanışma ile çözülür. Bu da toplumu oluşturan bireylerin sağlıklı ve refah içinde yaşamasına bağlıdır.
Tüm bu ekonomik ve sosyal dönüşümleri yapmak tek başına yeterli değildir. Birey olarak hayat tarzımızı değiştirmemiz gerekir. Yaşanan bu değişimler zaten hayat tarzlarının değişmesine sebep olacak diyebilirsiniz fakat bu bilincin oluşması dayatma ile değil içselleştirerek olmalıdır. 
  Alışkanlıklarımızı değiştirebilir miyiz?
   Aslında sera gazlarının miktarını arttıran bütün ekonomik faaliyetler, insanın arzularının tatminiyle ilgilidir. Önümüzdeki tehlikeyi önlemek için bireysel olarak harcayacağımız enerji ve maliyet, kurumlar tarafından alınacak tedbirlerin maliyetinden çok daha düşüktür.
Çok zor değilmiş gibi görünse de insanlar küçük işlerden bir türlü başlayamamaktadır. Bütün mesele, alışkanlıklarımızı değiştirecek iradeyi göstererek hayat tarzımızı değiştirmektir. 
  Bir rastlantı sonucu covid 19 salgını ile beraber çalışma hayatında olumlu yönde değişimler başlamıştır. Artık ofisten uzak çalışma sistemini birçok şirket benimsemektedir. Firmalar böyle bir iş modelinin de yürüyebileceğini görmüş durumdadır.
Bunun yanında bireysel olarak yapabileceğimiz daha birçok şey bulunmaktadır. Su kullanımını azaltmaktan daha az yemek yemeye, toplu taşımadan evde kullandığımız enerji kaynaklarını değiştirmeye kadar çok az çabayla insan, hayatında büyük değişiklikler yapabilir. Genel bilincin bu şekilde oluşması, gereksiz tüketimin kısılmasını ve üretimin daha çevre dostu olmasını sağlar. 
  İnsan bu taleplerini, iklim değişikliği ile ilgili görüşlerini sıkça dile getirmelidir. Karar vericileri yönlendirmek için kurumlar üzerinde baskı kurmak ve siyasi eylemlerde bulunmak gerekir. 
  Sonuç 
  Bugün insanlığın birçok sıkıntısı olsa da (Savaş, covid, enflasyon) iklim sorunu gelecek için tehlikesini korumakta ve kendini her geçen gün daha da hissettirmektedir. Bugün kabul ettiğimiz sorunlar geçici gibi görünse de iklim değişikliği bu sorunları kalıcı hale getirebilir. İklimin ekonomiye, sağlığa, savaşların çıkmasına ve bunun gibi birçok sosyal, ekonomik ve siyasi kargaşaya sebep olacak etkisi bulunmaktadır. 
  Tarihte yaşam kesintiye uğrasa da her zaman bir yolunu bulup var olmaya devam etmiştir. Dünya’da yaşamı bitirebilecek bir güç hiçbir zaman olmamıştır. Kendisinde hayatı yeniden oluşturacak kimya her zaman vardır. İnsanın yanılgısı, hayatı kendisinden ibaret zannetmesidir. Tabiatın, türlerin devamıyla ilgili bir kaygısı yoktur. Doğa için aslolan hayattır ve hayat başka türlerle de devam eder.
  Dünya yaşamında meydana gelen değişimler doğal süreçler yoluyla olmuştur. Ama bugünkü tehlikeyi insan kendi eliyle yaratmıştır. Telafisini doğaya bırakmamalıdır. 

   Kaynaklar: Nasa, Irena, Yale Çevre Okulu, Euronews, GatesNotes